Düşünce, duygu, yargı, istek ve tasarıların yazıyla ve sözle belirtilmesi.
Anlatım, sözle yapılırsa sözlü anlatım, yazıyla yapılırsa yazılı anlatım adını alır. Sözlü anlatım, yazılı duruma getirilmemişse ya da ses kayıt araçlarıyla kaydedilmemişse kalıcı bir özellik taşımaz. Söylenildiği ve dinlenildiği biçimiyle kalır. Yazılı anlatım, söylenmek istenenlerin yazıya geçirilmesini gerektirir. Bu nedenle kalıcı bir belge özelliği taşır. Yıllar sonra bile ele alınıp incelenebilir, üzerinde konuşulabilir. Bu açıdan “Söz uçucu, yazı kalıcıdır.” derler.
Sözlü anlatımda, bir anlatan bir de dinleyen vardır. Bu açıdan anlatımın, dinleyicinin ilgisini çekecek biçimde yapılması gerekir. Yazılı anlatımda da bir yazan ve bir de okuyan vardır. Anlatıcı, okuyanların çeşitli açılardan ilgisini çekecek biçimde ve sanatsal bir biçemle yazmak zorundadır.
Sözlü ve yazılı anlatım çeşitli biçimlerde yapılabilir. Bunların başlıcaları; açıklayıcı, tartışmacı, betimleyici ve öyküleyici anlatımdır. Anlatım, anlatıcının biçemine göre de öznel anlatım, nesnel anlatım olarak türlere ayrılır. Açıklayıcı anlatım, bir konu ya da soruna ilişkin olarak sorulabilecek sorulara yanıt niteliğinde ve açıklayıcı özellikteki bilgilerin verildiği anlatım türüdür. Bu tür, yazılı anlatımlarda sık başvurduğumuz bir yoldur. Okulda öğretmenlerimizin, evde anne ve babalarımızın konuşmalarının çoğu açıklayıcıdır. Bir atasözünün anlamına açıklık getirilmesi, bir tanım yapılması, bir adresin gösterilmesi, tarihsel bir olayın anlatılması açıklama örneğidir.
“Olgun insan ağır kazana benzer. Nasıl ki büyükçe ve ağzına kadar dolu bir kazanın kaynaması uzun zaman alırsa, olgun insanın öfkelenmesi de uzun zaman alır. Olgun insan kolayına öfkelenmez. Öfkelenmek yerine soruna soğukkanlı yaklaşmayı tercih eder. Öfkelenen insanın sorunu çözemeyeceğini, üstelik daha da karmaşık duruma getireceğini bilir.”
Tartışmacı anlatım, eleştirici bir bakış açısıyla yapılan anlatımdır. Tartışmacı anlatım, konuları irdeleyen, eleştiren, sorular sorup yanıtlar arayan bir anlatım biçimidir. Konu anlatılırken tek bir bakış açısıyla yetinilmeyip konu, farklı açılardan ele alınır. Böylece karanlıkta kalan noktalar açığa çıkarılır.
Bu anlatım, çoğunlukla toplumun genelini ilgilendiren konularda kullanılır. Toplum düzeninin aksayan yanları bu tür yazılarda dile getirilir. Konu ortaya atılır, nedenler, niçinler sorulur, öneriler getirilir, uygulanması istenir. Tartışmacı anlatımda sav, karşı sav, bireşim yöntemi uygulanır.
“Haklarımızı kazanmak için tuttuğumuz yol, genellikle, mücadeledir. Bu yolun en kısa yol değil, ama uzun yol olduğunu söyleyebilirim. Çünkü siz bana sıkılmış yumruklarınızla gelirseniz her hâlde benim yumruklarımı da iki kat sıkılmış bulursunuz. Fakat “Gel oturalım, danışalım, ayrı düşünürsek niçin ayrı düşündüğümüzü anlayalım ve aramızdaki sorunların ne olduğunu belirleyelim.” derseniz, iş değişir. O zaman aramızda hiçbir anlaşmazlık bulunmadığını ya da anlaşamadığımız konuların çok az, ama üzerinde anlaştığımız konuların birçok olduğunu anlarız. Bir araya gelip anlaşmak isteyince, bunun mümkün olduğunu görürüz.
(Woodrow Wilson)
Betimleyici anlatım, varlıkları en belirgin özellikleriyle tanıtan anlatımdır. Betimleme yapılırken varlıklar, bir tablo gibi her yönüyle anlatılır. Betimleme yapabilmek için varlıkların dış görünüşleri, ruhsal özellikleri, duygu ve düşünceleri, üzerimizde bıraktığı etkiler anlatılır.
“Toros dağlarının etekleri ta Akdeniz’den başlar. Kıyıları döven ak köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir. Akdeniz’in üstünde daima, top top ak bulutlar salınır. Kıyılar dümdüz, cilâlanmış gibi düz, killi topraklardır. Killi toprak et gibidir. Bu kıyılar saatlerce içe kadar, deniz kokar, tuz kokar, tuz keskindir. Düz, killi sürülmüş topraklardan sonra Çukurova’nın bükleri başlar. Örülmüşçesine sık çalılar, kamışlar, böğürtlenler, yaban asmaları, sazlarla kaplı koyu yeşil, ucu bucağı belirsiz alanlardır bunlar. Karanlık bir ormandan daha gür, daha karanlık!”
(Yaşar Kemal)
Öyküleyici anlatım, daha çok olayların anlatımında kullanılan bir anlatım türüdür. Yaşanan, görülen, duyulan ya da tasarlanan olayların karşılıklı konuşmalardan da yararlanılarak anlatıldığı anlatım biçimidir. En çok, anıların, masal, öykü, roman ve fıkraların anlatımında kullanılır. Okuduğumuz romanların, öykülerin anlatım biçimi öyküleyici anlatımdır.
Öğretmen Türkçe dersinde öğrencilere sordu:
- Çok heceli yani uzun sözcüklere örnek vermenizi istiyorum.
Elif parmak kaldırarak söz aldı:
- Lâstik, dedi.
Öğretmen örneği doğru bulmadı:
- Lâstik uzun bir sözcük değil, dedi.
Elif yeniden konuştu:
- Uzun değil; ama çektikçe uzar öğretmenim, dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder