24 Mayıs 2011 Salı

Agnostisizm Nedir - Bilinemezcilik (Agnostisizm) Hakkında Bilgi

Agnostisizm Nedir ? Agnostisizm İle İlgili Ansiklopedik Bilgiler

Bilinemezcilik Hakkında Tüm Bilgileri Okuyalım
İnceleyeceğimiz dini anlayış tarihte ve Kuran’da Bakara-62 ve Maide-69. ayetlerde isimleri geçen ve “Mahzun olmayacaklardır” açıklamasıyla ahirette cehenneme gitmeyecekleri açıklanan dini anlayış ve Salih amelleri belirtilen Sabii’lerin dinlerinin nasıl olduğunu bilmemiz gerekir ki, hak-batıl ayrımında, batıl olmadığı bildirildiğine göre, gerçek konumlarını saptamamız gerekir. Ansiklopedilerde bunların Gnostik bilgi cinsinden bilgi taşıdıkları bildirildiğine göre, önce Agnostik ve sonra
Gnostik kavram veya terimlerini ortaya koyalım ki, dinleri hakkında gerçeğe yakın bir bilgi sahibi olalım.İslam alimlerinin buların yıldızlara taptığı yolundaki açıklamaları bizi tatmin etmemsi gerektiği için burada derin bir araştırma gereklidir. Çünkü, eğer yıldızlara tapıyorlarsa, bunlar müşriktir ve müşrikin cehenneme girmemesi birçok Kuran hükmüne aykırı bir yargıdır ki, bunu böyle bırakamayız. Kavran, bilgi ve bilim alanıyla ilgili felsefi bir kavramdır. Metafizikle yakın ilişkisinin olması nedeniyle ve dinle de alakası yakındır. Gizemcilikle ilgisi vardır. Maddenin somut bilgisinden yükselerek soyut düşünceye ilerlerken, tür ve cinslerin, tümellerin zor kavranır alanlına geçişte önemli bir tanımlama terimidir. Bilinebilirlik ve bilginin edinme yol ve yöntemlerinin fiziki deneyler dışındaki alan olarak pozivitizm karşıtı diyemesek de, dışı alan diyebiliriz. Bu kavramı sezgi yoluyla bilgi edinmeye has kılmaktadırlar. Vahi ve ilhamlarla da ilişkilendirilse de nitelik farklarını bilenler için ilham türüne daha yakındır. İlham da vahinin üç bilgilenme yolunda birisi olmasına rağmen, içeriğinde perde arkasından konuşma ve Cebrail(A.s) aracılığıyla insanın bilgilendirilmesi de bulunduğu için, ilham dışına çıkma vardır(Şurâ-51) Hıristiyanlık, daha ziyade esin(ilham) türüne eğilimli olduğu için, azizlerin sezgi yoluyla bilgi edinme alanlarına bu tür bilgi edinmeyi kökleştirmişlerdir.

Giderek kabala ve benzeri gizemci akımların işin cılkını çıkarmalarıyla yalancı ve sahtekarları kendilerine kehanet ve keramet yakıştırmalarıyla iyice sulandırılmış ve istimrar etmelerine sebep olduklarında buna tepki olarak agnostik(Bilinemezlik) öne çıkmıştır. Bu alanda da çok ileri gidenler olmuş, hiçbir bilim edinme türünün bilinirliği kesin değildir gibi çok fanatik bir tavır sergilenmiştir. Sonuçta kavramın tam tanımını vermek zorlaşmasına rağmen, felsefenin ve fizik ötesinin bir alanı olması nedeniyle değerinden pek kaybı olmamış bir kavramdır. Çünkü insanlar zorunlu olarak soyut düşünceye muhtaçtır. Bir fizik veya kimya bilgini bile soyut düşünmek ve somut madde ile tümeller ve kavramlar dünyası arasında gidip gelmek zorundadır. Yine somutun verisel bilgisini kanunlaştırırken bu alana uzanır. Bunun için tefekkür, tasavvur, tedebbür eden herkesin metafizik ve Gnostik alana kadar gidip gelmesi gerekir. Yoksa deney sahibi sonsuz ve bilinçsiz bir deneyler dizisinde boğulur gider. İlhama en tipik misal Arşimet’in, deney esnasında değil, deney alanı dışında Evraka evraka(buldum buldum) diye bağırması verilebilir. O esnada zihninde ani bir şimşek çakması olmuştur. Demek ki, iki bilgi edinme yolu arasında rekabet yapılmamalıdır. İstismarlara dikkat ederek, her iki yolunda akıl ve aklın çalıştırılma metotlarıyla denetlenmesi gerekir.
Mademki Sabiilerin dini değerlerini değerlendirmeye aldık. Dini alanda imtiyazlı bilgi alanına geçenlerin de, zihinsel faaliyetle sebep sonuç ilikçisini çelişmezlik kuralına uyarak ortaya koyan filozofların da bulunduğunu bilerek, sabilerin bilgi edinme yönteminin vahi mi, imtiyazlı bilgi mi, yoksa filozofik ve aklı kullanarak(Uscu) ulaşılan gerçeklerden mi olduğunu saptamak, ulaşacağımız sonuç açısından önemlidir. Şunu da belirtelim ki, bilim felsefesiyle, bilgi felsefesi farklı şeylerdir. Bilim felsefesi, bilim disiplinlerinin hepsinin felsefeye muhtaç olup ondan kavram alma zorunluluğudur. İster sosyal bilimler, isterse deneysel bilimler olsun somutsal yapının incelenmesi öncesinde çıkan veya doğrulanan sonuçlardan ilerleyip yükselerek soyutta kavramlara varıp, tümeller bazında soyut yasaya dair hüküm oluşturmazsa bir şey yapmış olmayız. Çünkü ilim önceki her bilgi birikimini kullanarak sonsuz denecek kadar her bir somutun nitelik ve niceliğini incelerken sıfırdan başlayamaz, tümellerin kanunlarını kullanarak işi çabuklaştırır. Böylece hem sil baştan yapmaz, hem de tesadüfe yer bırakmaz. Eğer tekerleğin soyut yasası bilinirse, somut tekerin demirden veya tahtadan oluşmuş olması önemli bir fark yaratmaz. Bütün bu bilgi kabilinden değindiğimiz bilim felsefesi alanı gnosis ile çok alakalı değildir. Gnosis daha ziyade bilgi felsefesidir ki, bizi ilgilendiren kesimi ise, bilginin kaynağı ve edinme yollarıyla ilgilidir. Yani, bilginin kaynağı sadece pozivitist alan mı, yoksa fizik ötesinden de bilgi edinilir mi, Sabiler vahileri olmadan hakka hangi bilgi edinme ve onu kullanma ile doğruyla buluşmuşlardır sorusunun cevabıdır.
Tabi ki bu arada fanatik gizemcileri de, fanatik pozitivistlere de arada bir dokunacağız. Deney yolu yeterli mi, bu yolun dahi evrenseller ihtiyacı var mı, yani felsefeye ve metafizik alana ve aklın çıkarımlarına muhtaç mı, metafizik ve Gnostik alanı dışlayabilir mi. Gerçi bilgi edinmede en sağlıklı olanın fizik ve metafiziğin arasını açmadan bütüncül olarak bilgiye ulaşma olarak alınmasıdır hükmün en doğru yolu. Ama Gnostik alanı imtiyazlı bilgi alma alanı olarak hasredip, aklın faaliyetlerini bundan ayırmanın da doğru olmadığının bilinmesi gerekir. Çünkü bilgi yolu algılarla ilintili olup, maddeden yansıyanda algıdır, manadan yansıyanda algıdır. Nemli olan zan düzeyinden sanı düzeyine, oradan da objektif kabul düzeyine yükselmektir aslolan. Yine kavramsal anlamı bilgi olan bu Yunanca kavramı, ilham salt ilham, ezgi ve hatta gizem ve imtiyazlı bilgi alanına taşıyıp orada tutmak, haddinden fazla genişleterek kehanet derecesine çıkarmak yine istimrardır. Bana göre biz Sabiileri imtiyazlı bilgi dışındakiler ele alıp, akıl etmeyle analiz ve sentezle doğru sanılara varan kesim olarak algılama yolunu ele alacağız. Onların gnostikliklerinin bu alanda olduğunu, yani evrensellerin soyut boyutunda en isabetli fikir üreten metafizikçiler olarak düşüneceğiz.
Gonosis kavramını aslına sadık kalarak, bilgi anlamıyla ele alacağız. Agnostiği ise, bilgi konusunda aşırı şüpheciler olarak kabul eden kesimine de, sadece deneyle doğrulanan fiziki algıyı esas alan pozitivistler olarak sınırlı tutacağız. Yani, ister somut maddendin bilinemeyeceğini, isterse uslamlama yoluyla ulaşılan bilginin hiçbirinin gerçek olmadığını savunan kesime agnostik kesim diyeceğiz. Bilgiye ulaşma vasıtalarından uslamlamaya, imtiyazlı bilgiye, sezgi, ilham ve vahiyi kaynak olarak kabul etmeyenlere pozitivistler diyeceğiz. Yani bu sınırlar içinde oylaya bakarak her bir akımın kendi arasında çatallanmasına girmeyeceğiz. Çünkü, her bir akımın kendi içinde farklarını, leh de ve aleyh de ortaya koymaya kalkarsak, onlarca cildi buna ayırmak gerekir. Oysa biz, Sabiilerin vahi dinlerine yakın olan hakikatleri ortaya koyma ve evrensellerle iman ve amele yönelmelerinin şirk içerip içermediği olgusunu ortaya koymak üzere araştırma yapıyoruz. Bunun içinde, birkaç kavrama kalın çizgileriyle açıklık getirmek ve yapacağımız uslamlama ve sunacağımız delilleri felsefeci olmayanlarında doğruluk açısından denetleyebilmeleri için ortak şuur oluşturmaya yeterli bilgi vermemiz gerekliliği sınırında kalacağız.Bunun içinde Ansiklopedi ve felsefe sözlüklerinin özet bilgisinden anlatacağız. Ansiklopedi olarak, sözlük niteliğinde olan büyük Larousse ve felsefe sözlüğü olarak da, Orhan Hançerlioğlu’nun “Felsefe sözlüğü” isimli eserini kullanacağız. Şimdi Agnostik ve bunun kullanılması teklifinin ne zaman ve kimin tarafından hangi gerekçeyle ileri sürüldüğünü adı geçen felsefe sözlüğünden özet olarak verelim. Türkçe’ye çevrisi “Bilinemezcilik” olarak isimlendirilmiştir. Agnostik türetme bir kelimedir.
· BİLİNEMEZCİLİK
“…Nesnelerin kendiliklerinin hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren düşünce akımı…Bilinemezcilik terimi, ilkin, İngiliz düşünürü Huxley tarafından Yunanca “bilinemez” anlamını veren “agnostos” türetilerek kendi öğretisini adlandırmak için kullanılmıştır ve çok yenidir. Terim , daha sora, geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır. Bilinemezcilik, tarihsel olarak, bilimin denetimden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak doğmuştur. Bu tepkiyi ilkin antik çağ Yunan bilgicileri göstermişlerdir. Duyumcu(Sofist Protagoras’la dile getirilen ve ilk nedeni araştırmaya gerek olmadığı duyularla algılanılanın esas olduğu ve “İnsan her şeyin ölçüsüdür” savına dayanan maddeci görüş…) olan bu sofistlere göre bilgi, duyularımızın(beş duyu) sonucudur, duyularımızla elde ettiğimizin dışında başkaca hiçbir bilgiye erişemeyiz…”
Burada bu akımla şöyle veya böyle ilişki kurulanların hepsin ismini ve görüş farklarını ortaya koyacak ve septizmi de açıklayacak değiliz.Hem fiziğin, hem de metafiziğin bilinemezliğini ileri süren Auguste Comt’a değinmekle yetineceğiz.
“Nesneler üstü metafizik kadar, fizikte bilinemez. Bilim bu iki bilinemez alanın ortasında, sadece duyularımızla algıladığımız deney ve gözlemlerin konusu olan olgularla uğraşabilir” Bu akımın ismini Gnostik olarak koymuş olan Huxley’in de aynı görüşte olduğu burada belirtilmiştir. Yazardan bu kadar alıntı yeter. Çünkü onun diyalektikten anladığıyla, bizim anladığımız çok farklıdır. Biz onu Platon’un ilk kez ortaya koyuşundaki kavramlar aleminin bir derin düşünce, analiz ve sentez ilim ve buna bağlı ilke ve metotlar bilimi olarak algıladığımız halde, yazar maddenin diyalektiği çarpıtmasına inananlardan olduğu için kendi yorumunu vermektedir. Zaten okuyucuya lazım olan şey, bu akımın doğuş sebebi ve niteliğinin genel konumudur. Özetlersek, bilinemezcilik filozofların değil, sofistlerin bir iddiasıdır. Kişileri ve sistemleri idealize edenlerin yolunu kesmek ve Vahi hakikatini gözden düşürmek için kurgulanmış bir kurnazlıktır. Tek haklı yönü keramet iddiasıyla ortaya çıkanların metafiziğe yaptıkları tahribattan rahatsızlık duyanların tepkisine benzer ufak bir yön olsa da, bilinmezcilerin niyet ve amaçları çok farklıdır. İnsanın hiçbir evrensel ilkeye tabi olmadan liberalleşmesini savunan din, ahlak ve etik alanın değersizliği ve lüzumsuzluğu amacını gütmektedirler. Agnostizm alanında verilen bu özet bilgi bize göre yeterli olduğu için, metafizik alanda bulunan ama gizemcilikten çok farklı bir alan olan, aklın faaliyetleri ve en üst bilince varmak anlamındaki ilhama daha yakın duran aklederek bilgi edinmeye yakın duran bu metafizik alanın kehanetten de ayırmamız gerekir. Bunun için gizemcilik, sezgicilik konusunda yeterli bilgi vermemiz gerekir. Bunu da önceleyen ise “Bilme” hakkında birkaç bilgiyi de yine felsefe sözlüğünden vererek oraya intikal edelim ki, metafizik ve gnostikle akletmenin ilişkili olduğu ve kesiştiği yerde sofistlere karşı mücadele eden idealist filozofların varlığının farkında olalım. Çünkü sofistler insanları istedikleri gibi kullanmak için metafiziğin her türüne karşı çıkarken, filozoflar temiz bilgi ve ona ulaşma yollarını gizemcilik ve imtiyazlı bilgi tüccarlarından kurtarmak için akslı hakem yapma yolundadırlar. Bunlar sofistlerle, eski Yunanda bilhassa kadın kahinlerle yürütülen halkın kandırılmasında ve kirli bilgi akışındaki vahamete de son vermek gibi iki yönlü ağır bir yük yüklenmiştir filozoflar. Sofistlerin metafizik alanı parazitlerden temizlemek gibi bir dertleri bulunmayıp, toptan redde çıkar beklemektedirler. Evrensel ilkelerden kopartılan insanlık artık onların sözün sihriyle aldatılıp istimrar edilecek konumlarını sonsuza kadar sürdürmelerinde takılıp kalacaktır.
İdealist filozoflar ilham ve vahiye karşı çıkarak değil, alan temizliği yaparak ve aklın yasalarını öne çıkartarak derin ve yoğun düşünceyle şuurun üst noktasına vararak hakikate ulaşmayı, kahine kadınların ve bir kısım gizemcilerin aklı kaybederek metafizik alemden bilgi aldıkları yalanına set çekmek için yüksek bilinçlilik ve en yüksek şuura ulaşarak metafizik alemden bilgi alınabileceğini ima eden açıklamalara vardıkları söylenebilir. En azından biz böyle düşünüyoruz. Metafizikte kalanların ve onun lüzumunu savunanların vahi ve ilhamla, zırvalama(İmtiyazlı bilgi tüccarları) arasındaki Gnostik bilgide nitelik tayinin kriterinin bilinmesi için neye bakılmasını ortaya koyarak diğer konuya geçelim. Bize göre gizem ve imtiyazlı bilgi yolunu savunan ve neredeyse tümünün hezeyan içinde bulunan kesimin ayıklanmasının kriteri şu olmalıdır. Eski Yunan kâhinelerinden de çok iyi bildiğimiz gibi, bu kesim şuurdan kurtulmak(Transa geçerek) ve vecde gelinerek gizemli bilgiye veya kerametle bilgi edinileceğini savunur ve hezeyan içinde ve şuurlarını isteyerek yok ederek bilgi edindiklerini söyler ve zaten ortaya da koyarlar.Bu yol güvenilmezdir. Vahi ve ilham yüksek şuur anında olduğu halde, bu akıl ve şuurun kaybında olduğu iddia edilir ki, halisilasyon olma ihtimali çok yüksektir.Cin ve şeytanın yanıltma alanı şuursuzluktadır. Filozof ise zihnin hakiki bilgiye ulaşmasının bunun aksiyle mümkün olduğunu düşüncenin yoğunlaşarak en üst şuur ve bilinç aşamasında çare ve çözüme yoğunlaşıldığında ilhama ulaşılacağını bilir ve ancak buna bilgi derler. Nebilerle ve onların ilham olarak aldıkları vahiyle(Üç yoldan birisi), gizemcilerin yalan ve hezeyanları arasındaki en önemli fark burada kendisini gösterir. Metafizikçinin böyle bir derdi olduğu halde Agnostik, metafiziği temelden yok etmek için kolları sıvadığından tümden retçidir. İşte biz de zaten, Pythagoras’a nasıl bir teşhis koyup değer biçtiysek, Gnostik olduklarına kanaat getirilip Ansiklopedilerde bu nitelikleriyle zikredilen Sabii’lerin metafizik alanlarının nerede başlayıp, nerede bittiğini ortaya koymak için, ilhamla gizemcilik arasındaki ayrımı netleştirmeye çalışıyoruz. Onlar bir kabalacı ve benzeri kahince mesnetsiz söz konuşanlar olmadığını netleştirmek için ilgili alanları belirterek ilerliyoruz.

Agnostisizm, insanoğlun kendi deneyimleriyle elde ettiği olguların ötesinde olan hiçbir şeyin varlığını bilemeyeceğini ileri süren felsefi bir kavramdır.Agnostisizm hem bir terim , hem de felsefi kavram olarak Thomas Huxley tarafından ortaya atıldı. Huxley agnostik sözcüğünü hem geleneksel yahudi-hıristiyan tanrıcılığını, hem de tanrıtanımazlık öğretisini reddederek tanrının varlığı sorununu ortada bırakan düşünürler için kullandı. terim daha sonra geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır. agnostisizm, tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. ilk tepkiyi Yunan antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir. onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder