Müzisyenin ölümcül ikilemi
Medyada durmadan sözü edilen "Club 27" miti, aslında Eric Segalstad'ın
'27'ler: Rock & Roll'un En Büyük Efsanesi' adlı kitabından
kaynaklanıyor. Anlaşılan, kitabın ardından 'Club 27' kavramı rock
müzikle ilgili bir pop kültür fenomenine dönüşmüş.
Music ( Müzik )
Amy Winehouse’un ölüm haberi geldiğinden beri, gerek Türk, gerek
İngiliz medyasında durmadan sözü edilen “Club 27” mitinin kökeni, Eric
Segalstad’ın 2008’de Random House yayınevinden çıkan “The 27s: The
Greatest Myth of Rock & Roll” (27’ler: Rock & Roll’un En Büyük
Efsanesi) adlı kitaba dayanıyor.
27'liler Kulübü : Onlar da 27'sinde veda etti
Kitapta, 27 yaşında hayata veda eden 34 müzisyenin yaşam öyküleri, rock
müziğin farklı türleri ve tarihçeleri numeroloji, felsefe ve
astrolojiyle zenginleştirilerek aktarılıyor. Anlaşılan, kitabın
ardından “Club 27” kavramı bir bakıma rock müzikle ilgili bir pop
kültür fenomenine dönüşmüş... “Club 27” odaklı yazılarda hep aynı ünlü
adlarla karşılaşıyoruz... Jimi Hendrix, Janis Joplin, Jim Morrison,
Brian Jones, Kurt Cobain ve tabii son olarak Amy Winehouse...
Bence, (Jim Morrison dışında) bu müzisyenlerin ortak yönü, uyuşturucu
bağımlılığı sonucu 27 yaşında ölmeleri değil, yaşadıkları dönemde çok
önemli konular üzerine odaklanmalarıydı. Onlar, yarattıkları müzikle,
içinde yaşadıkları politik, ekonomik, sosyo-kültürel düzene
başkaldırıyorlardı...
Bizlere bıraktıkları şarkıları, konuşmalarından farklı anekdotları
neredeyse ezbere biliyor olmamızın nedeni de yarattıkları müzikteki
sesleri özümsememizin yanı sıra onların tarzlarını benimsememiz. Çok
genç yaşta üne kavuşan bu müzisyenler, öldükten sonra hem
dinleyicilerinin kuşaktan kuşağa çoğalmasıyla hem de dünya düzenine
bağlı koşullar özgün kişilikleri tüketmeyi seven, arta kalanı da pop
kültüre katan bir tabiata sahip olduğu için birer efsaneye dönüştüler.
26 Temmuz 2011 tarihli The Guardian gazetesinde, Hadley Freeman’ın,
benim çok dikkatimi çeken ve az çok aynı fikri paylaştığım çok güzel
bir yazısı çıktı. Yazının konusu Amy Winehouse’un ölümünün medya
kuruluşları tarafından topluma yetersiz/yanlış bir biçimde
aktarılmasıydı.
Freeman’ın vurguladığı pek çok nokta arasında şunlar da vardı:
- İnsanların ölümüne ilişkin kanıtlanmamış, varsayıma dayalı bilgiler
yayımlamayın, çünkü Winehouse’un ölüm nedeni henüz bilinmiyor...
“Club 27”den çok fazla söz edildi. Evet, Winehouse 27 yaşında öldü;
başka ünlü müzisyenler de öyle! Ama bu “Club 27” saçmalığı birbirinden
çok farklı insanları aynı kefeye koyuyor ve ölümlerini rock’n’roll
geleneğinin bir parçası olarak sunuyor.
Manşetlere yansıyan bir başka konu da Amy Winehouse’un ve yukarıda
değindiğim öteki müzisyenlerin neden uyuşturucu kullanmaya gerek
duydukları idi. Ben apayrı aile düzenlerinden, eğitim koşullarından,
yaşantılardan gelip şarkılar yazan insanların uyuşturucu
bağımlılıklarını yalnızca bir ya da iki nedene bağlamamamız gerektiği
kanısındayım. Önemli olan, o kişinin iç dünyasıdır, her şeyin nedeni
orada gizlidir.
Her şey bir yana, müzik duyguların, yaşanmışlığın ve bilginin bir
karışımıdır. Bazılarımızın severek dinlediği o şarkıların yazılmasında,
son derece duygusal, kırılgan, genç yaşlarda çok şey yaşamış ve bilgi
birikimi edinmiş insanların yüzde yüz rolü yok mudur?
Özellikle de genç müzisyenlerin en önemli niteliği genç olmaksa, o
zaman bu kişiliklerin tepkisel kararlar vere- bilmeyi, farklı
olmayı/farklı bir şeyler yaratabilmeyi, her şeyin daha güzeline
erişmeyi, onu edinmek için de ne pahasına olursa olsun savaş vermeyi
istemelerinden daha doğal ne olabilir? İnsan gençken kendini yaşamın
çok uzun olduğuna, alınan hiçbir riskin gerçekten risk olmadığına
inandırmaz mı? Böyle bakıldığında, yaşam yarının ne getireceğini
bilemeden başlangıçla son arasında yaşanan ölümcül bir ikilem değil
midir? Kim bilir, belki Amy Winehouse da böyle düşünüyordu... Bana öyle
geliyor ki, “iyi” müzik yaratabilmek de zaman zaman bazı müzisyenler
için böylesine ölümcül bir ikileme dönüşebiliyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder