Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan, çok sayıda insan ırkı bulunuyor. Irkların birbirinden ayrılmasında ve tanımlanmasında, çeşitli gen sistemleri ve morfolojik özellikler kullanılıyor. Carleton Coon’a göre, insanlar iskelet yapısına göre 5 temel ırka ayrılıyor. Tüm diğer ırkların da, bu ırkların birbiriyle melezleşmesinden ortaya çıktığı kabul ediliyor.
Devamını Oku
Nedir,kimdir,nerededir,nasıl çalışır,nedenler,ne zaman sorularına cevap arayanlara, herşey hakkında bilgi
25 Haziran 2011 Cumartesi
Böcekler, sinekler neden ölünce genelde ters dönüyorlar?
Bir böcek öldüğünde, fizik kurallarına göre, vücudunun en ağır bölgesi yere ilk çarpacak şekilde düşer. Çünkü bacaklar, vücudun ve kanatların ağırlığını taşıyamaz ve bu nedenle de ters dönerler. Bu bölge, çoğunlukla da vücutta yüzey hacmi en geniş olan bölge olduğu için, böcek düştüğü şekilde kalır. Vücut yüksekliği genişliğinden daha fazla olan böceklerse, öldükleri zaman, yan olarak düşerler.
Devamını Oku
Bir kelebek en fazla ne kadar yüksekten uçar?
Terence Hollingworth, Fransa: Yıl içerisinde Meksika'dan ABD'nin güneyine göç eden Danaus plexippus kelebek türlerinin pilotlar tarafından 1200 metre yükseklikte uçtukları görülmüştür.
Devamını Oku
20 Haziran 2011 Pazartesi
Mavi Güneş Fenomeni Nedir
Mavi Güneş Fenomeni
Şu ana kadar dünyada bilindiği kadarıyla 5 kez gerçekleşmiş bu görüntü. Güneşin mavi görünmesinin tam olarak sebebi bilinmiyor. Mavi güneş olayı en son Mısır piramitlerinin güvenlik kamerası tarafından görüntülenmiş.
Devamını Oku
Şu ana kadar dünyada bilindiği kadarıyla 5 kez gerçekleşmiş bu görüntü. Güneşin mavi görünmesinin tam olarak sebebi bilinmiyor. Mavi güneş olayı en son Mısır piramitlerinin güvenlik kamerası tarafından görüntülenmiş.
Yoğurt hakkında her şey
Yoğurt hakkında her şey
Türkiye’de yıllık yoğurt tüketimi iki milyon ton civarındadır. Bunun sadece 400 bin tonu paketli, 1.6 milyon tonu el yapımı yoğurt olarak bildiriliyor.
Yoğurdun faydalarından yüzyıllardır bahsedilmesine rağmen, dünyada hâlâ bir çok kişi onun farkında değil. Ancak, ülkemizde yoğurt mutfağımızdan, soframızdan eksik olmaz. Türkiye’de yıllık yoğurt tüketimi iki milyon ton civarındadır. Bunun sadece 400 bin tonu paketli, 1.6 milyon tonu el yapımı yoğurt olarak bildiriliyor.
Dedektör - Dedektör Nedir - Dedektör Hakkında
Dedektör - Dedektör Nedir - Dedektör Hakkında
Birleşik Sözler
Devamını Oku
dedektör
isim Fransızca détecteur
Gaz, mayın, radyoaktif mineral, manyetik dalga vb.ni bulmaya, tanımaya yarayan cihaz, algılayıcı.isim Fransızca détecteur
Birleşik Sözler
Derviş - Derviş Nedir - Derviş Hakkında
Derviş - Derviş Nedir - Derviş Hakkında
1 . Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse, alperen.
2 . mecaz Yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kimse.
3 . mecaz Alçak gönüllü ve her şeyi hoş gören kimse.
4 . hayvan bilimi Kırlangıç balığının pek küçüğü.
Derviş
Devamını Oku
derviş
isim Farsça derv³ş
isim Farsça derv³ş
1 . Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse, alperen.
2 . mecaz Yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kimse.
3 . mecaz Alçak gönüllü ve her şeyi hoş gören kimse.
4 . hayvan bilimi Kırlangıç balığının pek küçüğü.
Derviş
17 Haziran 2011 Cuma
Michel Nostradamus Kimdir
TÜM ZAMANLARIN EN TANINMIŞ KAHİNİ NOSTRADAMUS
Kimilerine göre “dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dehası”, kimilerine göre “tüm zamanların en berbat şarlatanı” olan 16. yüzyıl rönesans adamı Fransız doktor (değişik tedavi metotları ve ilaçları çok başarılı olan, şifalı bitkiler uzmanı; kozmetikleri ve meyveleri korumakta kullanılan maddelerin mucidi), simya bilgini, astrolog, kahin Nostradamus, tüm zamanların en çok tanınan kahinidir.
Michel Nostradamus, 14 Aralık 1503’te, Saint Remy de Provence’te doğdu. Ailece Yahudi kökenli olmalarına karşın politik güvence kazanmak için Hıristyan olmuşlardı. Anjou Kralı Rene’nin özel doktoru olan dedesinin (annesinin babası), asıl uzmanlığı gökbilim ve astroloji idi ve Nostradamus’u 6 yaşından itibaren eğitmeye başladı. Dedesi, Latince, Grekçe, İbranice, gökbilim, astroloji, kimya, botanik ve biyoloji dersleri vererek, Nostradamus’u mükemmel bir şekilde eğitti. Ve ardından Avignon Üniversitesi’nde eğitim gören Nostradamus, 1523 yılında Montpelier tıp okuluna geçip; 3 yıllık eğitimden sonra çok iyi bir dereceyle mezun oldu. Avrupa’daki büyük veba salgını sırasında gösterdiği özveri ve hekimliğiyle halkın sevgisini kazandı. Şarbon salgını sırasında hastalanan eşi ve iki çocuğunu, tüm çabalarına karşın hastalığın pençesinden kurtaramadı. Nostradamus, bir süre sonra astroloji ve metafiziğe yönelerek; 10 ciltlik “Astroloji Yüzyılları” adlı yapıtında birçok kehanette bulundu ve kehanetlerin bir kısmı gerçekleşmese de bir kısmı gerçekleşti. Nostradamus, kahin ve astrolog ünvanına sahip olarak, kilise toprağına defnedilen ilk ve son isimdir. İki yüzyıldan buyana kilise tarafından yasaklanmış kitaplar listesinde yer alan yazıları, okuyan kim olursa olsun, otomatikman Katolik Kilisesi’yle ilişkisini kesmiş sayılmaktadır. Sıkı bir denetim mekanizması kuran Nostradamus, kesin zamanlama verileri kullanan ilk ve tek kahindir ve denetim aracı da astrolojidir. Ayrıca, Nostradamus’un astrolojisi, insan kaderini okuyan horoskoplarla ilgilenmeyen ve ortaçağ teologlarıyla uyuşan “judicielle astroloji”dir. Nostradamus’a göre kehanet mekanizması üç temel ilkeye göre işlemektedir. Bunlar, “atalardan gelme doğal kalıtım olan yetenek; sonradan kazanılan transa girebilme yeteneği ve bu yeteneğin geliştirilmesi ve astrolojik bilgi düzeyiyle, gökyüzü mekaniğinin dünya üzerindeki oluşum karşısındaki etkilerinin tanınması”dır.
Haziran 1566’da yakalandığı gut hastalığıyla, yaklaşan ölümü hisseden Nostradamus, “17 haziran”da vasiyetini yazdırdı. Ayın 25’inde doktor Nostradamus, hastalığının su toplama safhasına geçtiğinin farkına vararak son duasını yapmak üzere çağrılan Rahip Vidal, Nostradamus’un günah çıkarmasını duyan tek insan idi. Yardımcısına geceyi yalnız geçirmek istediğini söyleyen Nostradamus, ertesi sabaha kadar da odasına kimsenin gelmemesini istedi. Yardımcısı Chavigny’nin “Niye yarın sabaha kadar?” sorusunu da “Beni gün doğuşunda canlı bulamayacaksınız” diye yanıtlamıştı. Ertesi gün güneş doğarken, üst kata çıkan Chavigny ve Nostradamus’un ailesi ve dostları, büyük kahin Nostradamus’u yatağında cansız olarak yatarken buldular. Nostradamus’un son almanağındaki son kehaneti şöyle idi:
Elçilik görevinden dönüp kralın hediyesi yerine konunca,
Artık hiçbir şey yapamayacak, Tanrı'ya gidecek
Yakın akrabalar, dostlar, kardeşler
Onu yatağın ve sıranın yanında ölü bulacaklar.
Nostradamus’un son isteğini yerine getirten son eşi Anne ve tabutunu dik biçimde Cordeliers de Salon kilisesinin duvarına gömdürttü. Böylece hiçbir şaşkın mezarının üzerine basmayacaktı. Ayrıca şu sözleri de Latince olarak, tabutunu örten 2.5 metre boyundaki mermer duvara yazdırttı: "Burada bütün ölümlülerden farklı olarak, yıldızların etkisiyle geleceği gören kalemiyle olayları kaydetmeye layık bulunmuş meşhur Michel Nostradamus yatıyor. Altmış iki yıl, altı ay ve yedi gün yaşadı. 1566'da Salon'da öldü. Gelecek nesiller onun istirahatını bozmasınlar. Anne Posart Gemelle eşine gerçek mutluluk diler."
Nostradamus’un tutan kehanetlerinden bazıları şöyle:
İkili karşılaşmada ağır bir biçimde yaralanan Fransız kralı, 10 gün sonra “1 Temmuz 1559’da” öldü.
“30 Ocak 1649’da”İngiltere Kralı 1. Şarl’ın kafası kesildi.
“1666 yazında” Londra yangını çıktı.
1791 Yılında, Fransız Devrimi’nin ileri, yeni bir takvim sistemi uygulamaya ve yıl olarak “1” rakamı ile başlamaya karar verdiler.
“16 Ekim 1793’te” Marie Antoinette idam edildi.
Napolyon, 1804’de, Avusturya imparatorunun kızıyla evlenmek istedi.
“1846 Ağustosunda” Neptün gezegeni keşfedildi.
Branau am Inn’da, “20 Nisan 1889’da” Adolf Hitler doğdu.
1936 Yılında, Franco, İspanya halkını ikiye böldü.
1938 Yılında, Hitler, Avusturya’ya girdi.
1. Şarl’ın kafasının kesilmesinden 290 yıl sonra, 1939 yılında, 2. Dünya Savaşı patlak verdi.
1941 Yılında, toplama kamplarında gaz odaları kuruldu.
1945 Yılında, Hitler evlendi ve öldü.
1948 Yılında, İsrail Devleti kuruldu.
1954 Yılında, Birleşik Arap Cumhuriyeti kuruldu.
1979 Yılında, Humeyni, İran şahını alt etti.
1990 Yılında, Orta Doğu’da bir Arap lideri (Saddam Hüseyin) tüm batıya kafa tuttu. Ayrıca, aynı yılda, iki Almanya’da birleşti (Nostradamus’un tahmin ettiği 2050 yılından 60 yıl önce).
Nostradamus’un, 3797 yılına kadar olan bazı kehanetleri şöyle:
2000’lerde, Avrupa ile İtalya arasında savaş; Chiren’in birliklerin başına gelmesi ve Avrupa Ordusu’nun savaşı kazanması.
2020 Yılında, atomik bir saldırı sonucunda Roma’da taş üzerinde taş kalmaması.
2050 Yılında, iki Almanya’nın birleşmesi ve Yerküre üzerinde 57 yıl süreyle barışın hakim olması. Ayrıca, Nostradamus’un büyük bir kahin olarak tanınıp herkesçe kabul edilmesi.
Devamını Oku
Kimilerine göre “dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dehası”, kimilerine göre “tüm zamanların en berbat şarlatanı” olan 16. yüzyıl rönesans adamı Fransız doktor (değişik tedavi metotları ve ilaçları çok başarılı olan, şifalı bitkiler uzmanı; kozmetikleri ve meyveleri korumakta kullanılan maddelerin mucidi), simya bilgini, astrolog, kahin Nostradamus, tüm zamanların en çok tanınan kahinidir.
Michel Nostradamus, 14 Aralık 1503’te, Saint Remy de Provence’te doğdu. Ailece Yahudi kökenli olmalarına karşın politik güvence kazanmak için Hıristyan olmuşlardı. Anjou Kralı Rene’nin özel doktoru olan dedesinin (annesinin babası), asıl uzmanlığı gökbilim ve astroloji idi ve Nostradamus’u 6 yaşından itibaren eğitmeye başladı. Dedesi, Latince, Grekçe, İbranice, gökbilim, astroloji, kimya, botanik ve biyoloji dersleri vererek, Nostradamus’u mükemmel bir şekilde eğitti. Ve ardından Avignon Üniversitesi’nde eğitim gören Nostradamus, 1523 yılında Montpelier tıp okuluna geçip; 3 yıllık eğitimden sonra çok iyi bir dereceyle mezun oldu. Avrupa’daki büyük veba salgını sırasında gösterdiği özveri ve hekimliğiyle halkın sevgisini kazandı. Şarbon salgını sırasında hastalanan eşi ve iki çocuğunu, tüm çabalarına karşın hastalığın pençesinden kurtaramadı. Nostradamus, bir süre sonra astroloji ve metafiziğe yönelerek; 10 ciltlik “Astroloji Yüzyılları” adlı yapıtında birçok kehanette bulundu ve kehanetlerin bir kısmı gerçekleşmese de bir kısmı gerçekleşti. Nostradamus, kahin ve astrolog ünvanına sahip olarak, kilise toprağına defnedilen ilk ve son isimdir. İki yüzyıldan buyana kilise tarafından yasaklanmış kitaplar listesinde yer alan yazıları, okuyan kim olursa olsun, otomatikman Katolik Kilisesi’yle ilişkisini kesmiş sayılmaktadır. Sıkı bir denetim mekanizması kuran Nostradamus, kesin zamanlama verileri kullanan ilk ve tek kahindir ve denetim aracı da astrolojidir. Ayrıca, Nostradamus’un astrolojisi, insan kaderini okuyan horoskoplarla ilgilenmeyen ve ortaçağ teologlarıyla uyuşan “judicielle astroloji”dir. Nostradamus’a göre kehanet mekanizması üç temel ilkeye göre işlemektedir. Bunlar, “atalardan gelme doğal kalıtım olan yetenek; sonradan kazanılan transa girebilme yeteneği ve bu yeteneğin geliştirilmesi ve astrolojik bilgi düzeyiyle, gökyüzü mekaniğinin dünya üzerindeki oluşum karşısındaki etkilerinin tanınması”dır.
Haziran 1566’da yakalandığı gut hastalığıyla, yaklaşan ölümü hisseden Nostradamus, “17 haziran”da vasiyetini yazdırdı. Ayın 25’inde doktor Nostradamus, hastalığının su toplama safhasına geçtiğinin farkına vararak son duasını yapmak üzere çağrılan Rahip Vidal, Nostradamus’un günah çıkarmasını duyan tek insan idi. Yardımcısına geceyi yalnız geçirmek istediğini söyleyen Nostradamus, ertesi sabaha kadar da odasına kimsenin gelmemesini istedi. Yardımcısı Chavigny’nin “Niye yarın sabaha kadar?” sorusunu da “Beni gün doğuşunda canlı bulamayacaksınız” diye yanıtlamıştı. Ertesi gün güneş doğarken, üst kata çıkan Chavigny ve Nostradamus’un ailesi ve dostları, büyük kahin Nostradamus’u yatağında cansız olarak yatarken buldular. Nostradamus’un son almanağındaki son kehaneti şöyle idi:
Elçilik görevinden dönüp kralın hediyesi yerine konunca,
Artık hiçbir şey yapamayacak, Tanrı'ya gidecek
Yakın akrabalar, dostlar, kardeşler
Onu yatağın ve sıranın yanında ölü bulacaklar.
Nostradamus’un son isteğini yerine getirten son eşi Anne ve tabutunu dik biçimde Cordeliers de Salon kilisesinin duvarına gömdürttü. Böylece hiçbir şaşkın mezarının üzerine basmayacaktı. Ayrıca şu sözleri de Latince olarak, tabutunu örten 2.5 metre boyundaki mermer duvara yazdırttı: "Burada bütün ölümlülerden farklı olarak, yıldızların etkisiyle geleceği gören kalemiyle olayları kaydetmeye layık bulunmuş meşhur Michel Nostradamus yatıyor. Altmış iki yıl, altı ay ve yedi gün yaşadı. 1566'da Salon'da öldü. Gelecek nesiller onun istirahatını bozmasınlar. Anne Posart Gemelle eşine gerçek mutluluk diler."
Nostradamus’un tutan kehanetlerinden bazıları şöyle:
İkili karşılaşmada ağır bir biçimde yaralanan Fransız kralı, 10 gün sonra “1 Temmuz 1559’da” öldü.
“30 Ocak 1649’da”İngiltere Kralı 1. Şarl’ın kafası kesildi.
“1666 yazında” Londra yangını çıktı.
1791 Yılında, Fransız Devrimi’nin ileri, yeni bir takvim sistemi uygulamaya ve yıl olarak “1” rakamı ile başlamaya karar verdiler.
“16 Ekim 1793’te” Marie Antoinette idam edildi.
Napolyon, 1804’de, Avusturya imparatorunun kızıyla evlenmek istedi.
“1846 Ağustosunda” Neptün gezegeni keşfedildi.
Branau am Inn’da, “20 Nisan 1889’da” Adolf Hitler doğdu.
1936 Yılında, Franco, İspanya halkını ikiye böldü.
1938 Yılında, Hitler, Avusturya’ya girdi.
1. Şarl’ın kafasının kesilmesinden 290 yıl sonra, 1939 yılında, 2. Dünya Savaşı patlak verdi.
1941 Yılında, toplama kamplarında gaz odaları kuruldu.
1945 Yılında, Hitler evlendi ve öldü.
1948 Yılında, İsrail Devleti kuruldu.
1954 Yılında, Birleşik Arap Cumhuriyeti kuruldu.
1979 Yılında, Humeyni, İran şahını alt etti.
1990 Yılında, Orta Doğu’da bir Arap lideri (Saddam Hüseyin) tüm batıya kafa tuttu. Ayrıca, aynı yılda, iki Almanya’da birleşti (Nostradamus’un tahmin ettiği 2050 yılından 60 yıl önce).
Nostradamus’un, 3797 yılına kadar olan bazı kehanetleri şöyle:
2000’lerde, Avrupa ile İtalya arasında savaş; Chiren’in birliklerin başına gelmesi ve Avrupa Ordusu’nun savaşı kazanması.
2020 Yılında, atomik bir saldırı sonucunda Roma’da taş üzerinde taş kalmaması.
2050 Yılında, iki Almanya’nın birleşmesi ve Yerküre üzerinde 57 yıl süreyle barışın hakim olması. Ayrıca, Nostradamus’un büyük bir kahin olarak tanınıp herkesçe kabul edilmesi.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
kahin,
michel,
michel nostradamus,
nostradamus
Farabi - Ünlü Bilim Adamı
FARABİ
Felsefenin Müslümanlar arasında tanınmasında ve benimsenmesinde büyük görevler yapmış olan Türk filozoflarının ve siyasetbilimcilerinden Fârâbî'nin, fizik konusunda dikkatleri çeken en önemli çalışması, Boşluk Üzerine adını verdiği makalesidir. Fârâbî'nin bu yapıtı incelendiğinde, diğer Aristotelesçiler gibi, boşluğu kabul etmediği anlaşılmaktadır.
Devamını Oku
Felsefenin Müslümanlar arasında tanınmasında ve benimsenmesinde büyük görevler yapmış olan Türk filozoflarının ve siyasetbilimcilerinden Fârâbî'nin, fizik konusunda dikkatleri çeken en önemli çalışması, Boşluk Üzerine adını verdiği makalesidir. Fârâbî'nin bu yapıtı incelendiğinde, diğer Aristotelesçiler gibi, boşluğu kabul etmediği anlaşılmaktadır.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
bilim adamı,
farabi,
ünlü
Noel Baba - Aziz Nicholaos Kimdir ? Noel Baba - Aziz Nicholaos Hakkında
Bütün dünyada Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicholaos, Türkiye�nin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara'da doğmuştur.
M.S. 300'e doğru Patara refah içindeyken kentte yaşayan zengin buğday tüccarının bir oğlu olur ve ona Nicholaos adı verilir. Doğduğunda göğün bir hediyesi, ana-babasının dualarının ve sundukları adakların bir meyvesi, fakirlerin bir kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine işaret edilmiştir. Daha gençliğinde bile mucizeler yarattığına inanılır. Bu inanca göre inşa halindeki bir kilisenin yıkılmasıyla enkaz altında kalan Nicholaos, annesi ağlayıp inlerken, üzerine yığılan taşların altından sağlam olarak kurtulmuştur.
Hrant Dink Kimdir ? Hrant Dink Hakkında
15 Eylül 1954’te Malatya’da doğdu.
Babası Sivas'ın Gürün ilçesinde, annesi Gülvart ise Sivas'ın Kangal ilçesinde doğup büyüdü. Anne ve babası 1961 yılında İstanbul'a taşınmalarının ardından boşandı. Anne ve babasının boşanması nedeniyle iki kardeşiyle birlikte ortada kaldılar ve Gedikpaşa’daki Ermeni Protestan Kilisesi’nin yetimhanesine yerleştirildi.
Üç kardeş ilkokulu bu Kiliseye bağlı İncirdibi İlkokulu’nda okuyup, yazları da okulun Tuzla’daki kampında barındılar. Hrant Dink Ortaokulu Becziyan, liseyi ise Üsküdar’daki Surp Haç Tıbrevank yatılı okulunda tamamladı. Lisenin ardından İstanbul Fen Fakültesi’nde Zooloji lisans okumaya başlayan Dink bu esnada ilkokuldaki yuvada tanıştığı Silopu doğumlu Ermeni Varto aşiretinden Rakel Yağbasan ile evlendi ve aynı zamanda Türkiye Ermenileri Patriği Şınorhk Kalustyan’ın yanında çalışmaya başladı.
Zooloji lisansı bitiren Dink bu kez İstanbul Üniversitesi’nde Felsefe okudu ve bu esnada da üç çocuk sahibi oldu. Dink ve eşi bu tarihlerde Tuzla’daki Çocuk Kampını yönetmeyi üstlendiler.
1980-1990 yılları arasında iş hayatıyla yetinen ve kardeşleriyle birlikte bir kitabevi işleten Dink 1990 yıllarından itibaren tekrar Türkiye Ermeni Toplumu içindeki faal yaşantısına döndü.
Bu yıllarda Marmara gazetesinde “Çutak’ rumuzuyla Ermeni tarihiyle ilgili Türkiyede çıkan kitaplara ilişkin kritikler yazdı.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
hrant dink,
hrant dink hakkında,
kimdir
16 Haziran 2011 Perşembe
DNA'yı Oluşturan Ne?
DNA'yı Oluşturan Ne?
DNA, 4 farklı birimden,nükleotid bazlarından oluşur:Adenin(A);Timin(T);Guanin(G) ve Sitozin(C).Bu bazlar, DNA molekülünün şeker-fosfat iskeletine tutunarak, molekülün bir iplikçiğini oluştururlar.iki iplikçik, karşılılı gelen baz çiftleriyle birbirine bağlanmış durumdadır.A yalnız T;C de yalnız G ile bağ oluşturur.Bu şekilde bağlanan iplikçikler, birbirinin tamamlayıcısıdırlar.
Her biri kıvrımlı olan iplikçikler,birbirlerine bağlandıklarında çift sarmal yapıyı oluştururlar.Nükleotid bazlarının bir DNA iplikçiği üzerindeki sıranılışı,DNA'nın "dizilim"ini tanımlar.Genetik bilgi dediğimiz şeyse,bu baz çiftlerinin dizilimiyle ortaya çıkan şifredir.
Devamını Oku
DNA, 4 farklı birimden,nükleotid bazlarından oluşur:Adenin(A);Timin(T);Guanin(G) ve Sitozin(C).Bu bazlar, DNA molekülünün şeker-fosfat iskeletine tutunarak, molekülün bir iplikçiğini oluştururlar.iki iplikçik, karşılılı gelen baz çiftleriyle birbirine bağlanmış durumdadır.A yalnız T;C de yalnız G ile bağ oluşturur.Bu şekilde bağlanan iplikçikler, birbirinin tamamlayıcısıdırlar.
Her biri kıvrımlı olan iplikçikler,birbirlerine bağlandıklarında çift sarmal yapıyı oluştururlar.Nükleotid bazlarının bir DNA iplikçiği üzerindeki sıranılışı,DNA'nın "dizilim"ini tanımlar.Genetik bilgi dediğimiz şeyse,bu baz çiftlerinin dizilimiyle ortaya çıkan şifredir.
14 Haziran 2011 Salı
Ekosistem Canlı Yaşamı: Orman Mühendisi ne iş yapar?
Ekosistem Canlı Yaşamı: Orman Mühendisi ne iş yapar?: "Orman Mühendislerinin, özellikle de taşrada işletme şefi olarak görev yapanların bilfiil yaptıkları işleri kalem kalem alt alta yazmaya ..."
Devamını Oku
13 Haziran 2011 Pazartesi
Zhou Enlai (Zhou Enlai Kimdir? - Zhou Enlai Hakkında)
Zhou Enlai
Çu En-Lay (Çince: 周恩来, pinyin: Zhōu Ēnlái; Wade-Giles; Chou En-Lai; d. 1898 - ö. 8 Ocak 1976), Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) önderlerinden.1949-1976 arasında başbakanlık, 1949-1958 arasında dışişleri bakanlığı görevlerinde bulunmuştur. Çin Devrimi'nde büyük rol oynamış, daha sonra da Çin'in Afrika ve Asya ülkelerinin önderliğini üstlenmesine yönelik katkılarıyla da tanınmıştır. Müzakereciliği ve ayrıntıları kavramada gösterdiği sınırsız yetenekle 20. yüzyılın en büyük siyaset adamlarınan biri olarak sivrilmiş, parti içi temizliklerden her seferinde önderlik konumunu koruyarak çıkmayı başarmıştır.
Gençliği ve devrimci etkinlikleri
Devamını Oku
Çu En-Lay (Çince: 周恩来, pinyin: Zhōu Ēnlái; Wade-Giles; Chou En-Lai; d. 1898 - ö. 8 Ocak 1976), Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) önderlerinden.1949-1976 arasında başbakanlık, 1949-1958 arasında dışişleri bakanlığı görevlerinde bulunmuştur. Çin Devrimi'nde büyük rol oynamış, daha sonra da Çin'in Afrika ve Asya ülkelerinin önderliğini üstlenmesine yönelik katkılarıyla da tanınmıştır. Müzakereciliği ve ayrıntıları kavramada gösterdiği sınırsız yetenekle 20. yüzyılın en büyük siyaset adamlarınan biri olarak sivrilmiş, parti içi temizliklerden her seferinde önderlik konumunu koruyarak çıkmayı başarmıştır.
Gençliği ve devrimci etkinlikleri
11 Haziran 2011 Cumartesi
Snooker nedir?Nasıl oynanır? Kuralları nelerdir? Tarihçesi
Snooker, 22 topla oynanan İngiltere'de popüler olan bir bilardo türüdür. Oyunun amacı çuha kaplı masadaki topları ıstaka kullanarak masanın her köşesinde dört tane ve uzun kenarın ortasında iki tane olmak üzere 6 tane deliği belli kurallara ve sıralamaya bağlı kalarak sokmaktır. Oyunun açılışında; bir adet "ıstaka topu" olarak anılan beyaz top (İng.: cue ball), 15 tane kırmızı top (hepsi 1 puan) ve 6 farklı renkte top vardır.
Renk Puan
Kırmızı 1
Sarı 2
Yeşil 3
Kahverengi 4
Mavi 5
Pembe 6
Siyah 7
temizlendiğinde topların puanlarına ve cezalara göre rakibinden çok puan alan oyuncu o "frame"'i kazanır. Oyunun önceden anlaşılan frame (raund) üzerinden oynanır ve en çok frame kazanan oyunun kazanır.
Tarihi
Snooker oyununun 19. Yüzyılın sonlarında oynanmaya başlandığı bilinmektedir. [2] Bu sıralarda, bilardo Hindistan'da bulunan Britanya ordusunda oldukça popülerdi. Oyuncular bu oyunda bazı değişiklikler yapıyorlardı. Life pool, piramit pool gibi varyasyonlar uygulanmıştı.[3] Bunların dışında ise Black Pool, Snooker'a en yakın tipti. Oyuncular bu oyunda bir kırmızı top ve ardından siyah topu pot yaparak en yüksek sayıyı almaya çalışırlardı. 1874 [4] veya 1875 [2] yılında Jabalpur'daki subaylar arasında albay Neville Francis Fitzgerald Chamberlain birkaç kez black pool'a renkli toplar eklemeyi önermişti. Böylece 15 kırmızı top, birer sarı, yeşil, pembe ve siyah (mavi ve kahverengi toplar daha sonradan eklenmiştir.) Topun kullanıldığı varyasyon geliştirilmiş oldu.
1800'lere ait bir çizim
Britanya bilardo şampiyonu John Roberts, 1885 yılında Hindistan'a geldi ve Chamberlain ile tanıştı. Chamberlain ona yeni oyunu anlattı ve Roberts daha sonra bu oyunu İngiltere'ye ilk tanıtan oldu. Günümüzde İngilizce'de Snooker terimi önüne geçmek, zorluk çıkarmak anlamını kazandı.
1916'dan itibaren snooker şampiyonaları düzenlendi. İlk profesyonel Snooker dünya şampiyonası ise profesyonel bir bilardo oyuncusu olan Joe Davis'in yardımlarıyla 1927 yılında düzenlendi. İlk şampiyonayı kazanan Joe Davis ₤6,1 kazandı. O zamanki ₤6.5, 2006 yılında ₤200'a denk gelmektedir. Davis 1946'da emekliye ayrılana kadar düzenlenen bütün şampiyonaları kazandı.
Snooker 1950 ve 1960'larda bir gerileme yaşadı. 1958-1963 arasında neredeyse hiç turnuva düzenlenmedi. BBC, 1969'da, yeni renkli yayınını insanlara göstermek için Pot Black adında yeni bir snooker turnuvası başlattı. Bu çok renkli oyunun birçok oyuncusu da rengarenkti ve insanların ilgisini çekmeyi başardılar. Programın başarısı da beklenenin oldukça üzerinde oldu. Yorumcu Ted Lowe fısıldayarak konuşması ile ünlendi.
1970'lerin başında dünya şampiyonası televizyonda kısmen yer almıştı. Ayrıca 1976'da çok hızlı bir şekilde gelişerek en önemli profesyonel sporlardan biri haline geldi. Dünya sıralaması ilk kez 1977'de belirlendi. Oyun artık para kazandırmaya başlamıştı ve iyi oyuncular yavaş yavaş milyonlar kazanıyorlardı. Bu arada yeni bir yetenek doğmuştu; Steve Davis. Televizyonda yayınlanan bir turnuvadaki ilk maksimum seriyi (147) Steve Davis, John Spencer’a karşı 1982’de yaptı. Bir framde 147 puanı Dünya Şampiyonalarında ilk kez bir Kanada’lı Cliff Thorburn yaptı.
Snooker'in belki de zirvesi 1985 Dünya Şampiyonası'dır. 18.5 milyon kişi (Birleşik Krallık'ın nüfusunun yaklaşık üçte biri) BBC2'de büyük bir mücadele sonrasında Steve Davis'i mağlup eden Dennis Taylor'ı seyretti. Oyunun ilk seansı Cumartesi günü öğleden sonra başlamış, olası son topun pot yapılıp oyunun sonlanması çok zor ve yorucu bir Pazar final seansının ardından Pazartesi saat 00:20'de olmuştu. Bugün anket sonuçları gösteriyor ki 1985 Dünya Şampiyonası BBC'nin tüm zamanlarda en akılda kalan yayınlarından biri oldu.
Yedi Dünya Şampiyonası galibiyeti ve birçok diğer sıralama turnuvası galibiyeti ile Stephen Hendry en iyi oyuncu olarak gösteriliyor. Bir televizyon sporu olarak snooker Birleşik Krallık'ta oldukça popüler olarak kaldı. Buna rağmen profesyonel turnuvaların sayısı son birkaç yılda düşüşe geçti. Yüksek sıralardaki oyuncular için profesyonel snooker çok kazançlı bir meslek haline geldi. Stephen Hendry 2005 yılına kadar ₤7.8 milyon civarında ödül kazandı. En iyi snooker oyuncuları genelde İngiltere ve İrlanda'dan çıktı. 1970 ve 1980'lerde Avustralya, Kanada ve Güney Afrika'dan birçok iyi oyuncu çıkmış olmasına rağmen son zamanlarda bu ülkelerden birkaç iyi oyuncu çıkmakta. Bununla birlikte Malta, Hong Kong ve Tayland'dan da ünlü oyunculara örnekler verilebilir.
2000 yılından itibaren snooker Çin'de de popülerlik kazanmaya başladı. 2005 yılında Ding Junhui sıralama turnuvası kazanan ilk Çin'li oyuncu oldu.
Kuralları
Snooker başlangıç posizyonu
Snooker maçları 3.6 m x 1.8 m alanında üzeri çuha kaplı ve altı delikli bir masada oynanır. Masa diğer bilardo oyunlarından daha geniştir. Ayrıca bantlar ve deliklerin köşeleri daha sivridir. Bu yüzden bir topun deliğe atılması Amerikan Bilardosu'na göre çok daha zordur.
Açılışta masada 15 kırmızı top ve 6 farklı renkte top (sarı, yeşil, kahverengi, mavi, pembe ve siyah) yerlerindedir. Beyaz top masanın üzerinde yarım daire şeklindeki bölgenin içinde herhangi bir yerdedir.[5]
Oyunun amacı beyaz topu kullanarak bütün topları veya rakibinden daha çok topu kurallar uygun olarak ceplere (deliklere) sokmak ve daha yüksek puan yapmaktır. 15 adet kırmızı top 1'er puandır. Renkliler ise sarı-2, yeşil-3, kahverengi-4, mavi-5, pembe-6, siyah-7 puan değerindedir. Oyunun kuralına göre bir kırmızı top, bir renkli top cebe sokma zorunluğu vardır. Kırmızı sonrası atılan rekli tekrar yerine konur. Kırmızılar bittiği zaman ise puan sıralamasına göre renkli toplar bir bir deliklere atılır ve bu toplar bir daha yerlerine konulamz. Frame sonunda daha çok puan alan oyuncu (veya takım) oyunu kazanır. Oyun başlamadan belli frame üzerinden oyun oynanır ve belli olan frame alan oyuncu oyunu da kazanmış kabul edilir.
Eğer oyun sırasında oyuncu beyaz topu deliğe sokar ise 4 puan kaybeder. Ancak eğer beyaz top yanlış topa vurmuşsa, 4 puandan başlamak şartıyla o topun değeri kadar; yanlış top ilk deliğe sokulursa o topun değeri kadar puan kaybeder. Örneğin bir oyuncu vurmaması gerekirken sarı topa vurursa, değeri 2 puan olmasına rağmen karşı tarafa 4 puan vermiş olur. Ancak, siyah topa vurursa, siyah topun değeri kadar yani 7 puan karşı tarafın hanesine yazılır.
Oyuncu topa ulaşmakta zorluk çekmesi durumunda wrest, spider, swan neck adı verilen yardımcı uzatma aparatları kullanabilir.
Bir oyuncunun karşı tarafa oynama fırsatı vermeden sürekli oynaması durumuna da 'brake' (seri) adı verilir. Bu durumu yaratabilmek için hiçbir topu kaçırmamak ve hiçbir faul yapmamak gerekir. Snooker'da yapılabilecek en yüksek seri 147'lik seridir. 147'lik seriyi yapabilmek için hiç top kaçırmadan bir kırmızı ve bir siyah şeklinde oynanmalıdır. Turnuvalarda 147'lik seri yapan oyunculara ayrı para ödülü verilir.
1990'dan günümüze Dünya Şampiyonları
Yıl Kazanan Rakibi Skor 1990 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 12 1991 John Parrott Jimmy White 18 - 11 1992 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 14 1993 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 5 1994 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 17 1995 Stephen Hendry Nigel Bond 18 - 9 1996 Stephen Hendry Peter Ebdon 18 - 12 1997 Ken Doherty Stephen Hendry 18 - 12 1998 John Higgins Ken Doherty 18 - 12 1999 Stephen Hendry Mark Williams 18 - 11 2000 Mark Williams Matthew Stevens 18 - 16 2001 Ronnie O'Sullivan John Higgins 18 - 14 2002 Peter Ebdon Stephen Hendry 18 - 17 2003 Mark Williams Ken Doherty 18 - 16 2004 Ronnie O'Sullivan Graeme Dott 18 - 8 2005 Shaun Murphy Matthew Stevens 18 - 16. 2006 Graeme Dott Peter Ebdon 18 - 14 2007 John Higgins Mark Selby 18 - 13 2008 Ronnie O'Sullivan Ali Carter 18 - 8
Snooker öğrenelim (resimli)
Devamını Oku
Renk Puan
Kırmızı 1
Sarı 2
Yeşil 3
Kahverengi 4
Mavi 5
Pembe 6
Siyah 7
temizlendiğinde topların puanlarına ve cezalara göre rakibinden çok puan alan oyuncu o "frame"'i kazanır. Oyunun önceden anlaşılan frame (raund) üzerinden oynanır ve en çok frame kazanan oyunun kazanır.
Tarihi
Snooker oyununun 19. Yüzyılın sonlarında oynanmaya başlandığı bilinmektedir. [2] Bu sıralarda, bilardo Hindistan'da bulunan Britanya ordusunda oldukça popülerdi. Oyuncular bu oyunda bazı değişiklikler yapıyorlardı. Life pool, piramit pool gibi varyasyonlar uygulanmıştı.[3] Bunların dışında ise Black Pool, Snooker'a en yakın tipti. Oyuncular bu oyunda bir kırmızı top ve ardından siyah topu pot yaparak en yüksek sayıyı almaya çalışırlardı. 1874 [4] veya 1875 [2] yılında Jabalpur'daki subaylar arasında albay Neville Francis Fitzgerald Chamberlain birkaç kez black pool'a renkli toplar eklemeyi önermişti. Böylece 15 kırmızı top, birer sarı, yeşil, pembe ve siyah (mavi ve kahverengi toplar daha sonradan eklenmiştir.) Topun kullanıldığı varyasyon geliştirilmiş oldu.
1800'lere ait bir çizim
Britanya bilardo şampiyonu John Roberts, 1885 yılında Hindistan'a geldi ve Chamberlain ile tanıştı. Chamberlain ona yeni oyunu anlattı ve Roberts daha sonra bu oyunu İngiltere'ye ilk tanıtan oldu. Günümüzde İngilizce'de Snooker terimi önüne geçmek, zorluk çıkarmak anlamını kazandı.
1916'dan itibaren snooker şampiyonaları düzenlendi. İlk profesyonel Snooker dünya şampiyonası ise profesyonel bir bilardo oyuncusu olan Joe Davis'in yardımlarıyla 1927 yılında düzenlendi. İlk şampiyonayı kazanan Joe Davis ₤6,1 kazandı. O zamanki ₤6.5, 2006 yılında ₤200'a denk gelmektedir. Davis 1946'da emekliye ayrılana kadar düzenlenen bütün şampiyonaları kazandı.
Snooker 1950 ve 1960'larda bir gerileme yaşadı. 1958-1963 arasında neredeyse hiç turnuva düzenlenmedi. BBC, 1969'da, yeni renkli yayınını insanlara göstermek için Pot Black adında yeni bir snooker turnuvası başlattı. Bu çok renkli oyunun birçok oyuncusu da rengarenkti ve insanların ilgisini çekmeyi başardılar. Programın başarısı da beklenenin oldukça üzerinde oldu. Yorumcu Ted Lowe fısıldayarak konuşması ile ünlendi.
1970'lerin başında dünya şampiyonası televizyonda kısmen yer almıştı. Ayrıca 1976'da çok hızlı bir şekilde gelişerek en önemli profesyonel sporlardan biri haline geldi. Dünya sıralaması ilk kez 1977'de belirlendi. Oyun artık para kazandırmaya başlamıştı ve iyi oyuncular yavaş yavaş milyonlar kazanıyorlardı. Bu arada yeni bir yetenek doğmuştu; Steve Davis. Televizyonda yayınlanan bir turnuvadaki ilk maksimum seriyi (147) Steve Davis, John Spencer’a karşı 1982’de yaptı. Bir framde 147 puanı Dünya Şampiyonalarında ilk kez bir Kanada’lı Cliff Thorburn yaptı.
Snooker'in belki de zirvesi 1985 Dünya Şampiyonası'dır. 18.5 milyon kişi (Birleşik Krallık'ın nüfusunun yaklaşık üçte biri) BBC2'de büyük bir mücadele sonrasında Steve Davis'i mağlup eden Dennis Taylor'ı seyretti. Oyunun ilk seansı Cumartesi günü öğleden sonra başlamış, olası son topun pot yapılıp oyunun sonlanması çok zor ve yorucu bir Pazar final seansının ardından Pazartesi saat 00:20'de olmuştu. Bugün anket sonuçları gösteriyor ki 1985 Dünya Şampiyonası BBC'nin tüm zamanlarda en akılda kalan yayınlarından biri oldu.
Yedi Dünya Şampiyonası galibiyeti ve birçok diğer sıralama turnuvası galibiyeti ile Stephen Hendry en iyi oyuncu olarak gösteriliyor. Bir televizyon sporu olarak snooker Birleşik Krallık'ta oldukça popüler olarak kaldı. Buna rağmen profesyonel turnuvaların sayısı son birkaç yılda düşüşe geçti. Yüksek sıralardaki oyuncular için profesyonel snooker çok kazançlı bir meslek haline geldi. Stephen Hendry 2005 yılına kadar ₤7.8 milyon civarında ödül kazandı. En iyi snooker oyuncuları genelde İngiltere ve İrlanda'dan çıktı. 1970 ve 1980'lerde Avustralya, Kanada ve Güney Afrika'dan birçok iyi oyuncu çıkmış olmasına rağmen son zamanlarda bu ülkelerden birkaç iyi oyuncu çıkmakta. Bununla birlikte Malta, Hong Kong ve Tayland'dan da ünlü oyunculara örnekler verilebilir.
2000 yılından itibaren snooker Çin'de de popülerlik kazanmaya başladı. 2005 yılında Ding Junhui sıralama turnuvası kazanan ilk Çin'li oyuncu oldu.
Kuralları
Snooker başlangıç posizyonu
Snooker maçları 3.6 m x 1.8 m alanında üzeri çuha kaplı ve altı delikli bir masada oynanır. Masa diğer bilardo oyunlarından daha geniştir. Ayrıca bantlar ve deliklerin köşeleri daha sivridir. Bu yüzden bir topun deliğe atılması Amerikan Bilardosu'na göre çok daha zordur.
Açılışta masada 15 kırmızı top ve 6 farklı renkte top (sarı, yeşil, kahverengi, mavi, pembe ve siyah) yerlerindedir. Beyaz top masanın üzerinde yarım daire şeklindeki bölgenin içinde herhangi bir yerdedir.[5]
Oyunun amacı beyaz topu kullanarak bütün topları veya rakibinden daha çok topu kurallar uygun olarak ceplere (deliklere) sokmak ve daha yüksek puan yapmaktır. 15 adet kırmızı top 1'er puandır. Renkliler ise sarı-2, yeşil-3, kahverengi-4, mavi-5, pembe-6, siyah-7 puan değerindedir. Oyunun kuralına göre bir kırmızı top, bir renkli top cebe sokma zorunluğu vardır. Kırmızı sonrası atılan rekli tekrar yerine konur. Kırmızılar bittiği zaman ise puan sıralamasına göre renkli toplar bir bir deliklere atılır ve bu toplar bir daha yerlerine konulamz. Frame sonunda daha çok puan alan oyuncu (veya takım) oyunu kazanır. Oyun başlamadan belli frame üzerinden oyun oynanır ve belli olan frame alan oyuncu oyunu da kazanmış kabul edilir.
Eğer oyun sırasında oyuncu beyaz topu deliğe sokar ise 4 puan kaybeder. Ancak eğer beyaz top yanlış topa vurmuşsa, 4 puandan başlamak şartıyla o topun değeri kadar; yanlış top ilk deliğe sokulursa o topun değeri kadar puan kaybeder. Örneğin bir oyuncu vurmaması gerekirken sarı topa vurursa, değeri 2 puan olmasına rağmen karşı tarafa 4 puan vermiş olur. Ancak, siyah topa vurursa, siyah topun değeri kadar yani 7 puan karşı tarafın hanesine yazılır.
Oyuncu topa ulaşmakta zorluk çekmesi durumunda wrest, spider, swan neck adı verilen yardımcı uzatma aparatları kullanabilir.
Bir oyuncunun karşı tarafa oynama fırsatı vermeden sürekli oynaması durumuna da 'brake' (seri) adı verilir. Bu durumu yaratabilmek için hiçbir topu kaçırmamak ve hiçbir faul yapmamak gerekir. Snooker'da yapılabilecek en yüksek seri 147'lik seridir. 147'lik seriyi yapabilmek için hiç top kaçırmadan bir kırmızı ve bir siyah şeklinde oynanmalıdır. Turnuvalarda 147'lik seri yapan oyunculara ayrı para ödülü verilir.
1990'dan günümüze Dünya Şampiyonları
Yıl Kazanan Rakibi Skor 1990 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 12 1991 John Parrott Jimmy White 18 - 11 1992 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 14 1993 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 5 1994 Stephen Hendry Jimmy White 18 - 17 1995 Stephen Hendry Nigel Bond 18 - 9 1996 Stephen Hendry Peter Ebdon 18 - 12 1997 Ken Doherty Stephen Hendry 18 - 12 1998 John Higgins Ken Doherty 18 - 12 1999 Stephen Hendry Mark Williams 18 - 11 2000 Mark Williams Matthew Stevens 18 - 16 2001 Ronnie O'Sullivan John Higgins 18 - 14 2002 Peter Ebdon Stephen Hendry 18 - 17 2003 Mark Williams Ken Doherty 18 - 16 2004 Ronnie O'Sullivan Graeme Dott 18 - 8 2005 Shaun Murphy Matthew Stevens 18 - 16. 2006 Graeme Dott Peter Ebdon 18 - 14 2007 John Higgins Mark Selby 18 - 13 2008 Ronnie O'Sullivan Ali Carter 18 - 8
Snooker öğrenelim (resimli)
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
bilardo,
kuralları nelerdir,
nasıl oynanır,
snooker,
tarihçesi
Eskimolar, Eskimo Nedir? Eskimolar Hakkında
Eskimo, İnuit veya İnuklar, Kanada'nın kuzeyi, Alaska, Grönland ve Sibirya'nın doğusunda yaşayan yerli halka verilen isimlerdir. Eskimolar, Eskimo - Aleut Ailesinin üyeleridir. Yupik halkı da Eskimo ailesine dahildir. Dünyada toplam olarak 100.000 - 150.000 Eskimo vardır. Bunların yaklaşık 40.000'i Kanada'dadır.
Yerel folklorda Eskimo kelimesinin "çiğ et yiyen kişi" anlamına geldiğine inanıldığı için bu kelimenin kendilerini tanımlamak amacıyla kullanılmasını hakaret kabul ederler. Bununla birlikte Eskimo kelimesi diğer lisanlarda hakaret veya küçümseme anlamı taşımaz ve antropoloji ve arkeolojide yaygın olarak kullanılır. İnuit ve İnuk kelimeleri Kanada'da resmi olarak Eskimo yerine kullanılmaktadır.
Tarihçe
Eskimolar Asya ile Amerika birbirine bağlı kara parçaları iken son Buzul Çağı'nın bitimine doğru (günümüzden yaklaşık 12000 yıl önce) Sibirya'dan Alaska'ya geçen avcıların torunlarıdır. Bununla birlikte bazı iddialara göre de M.Ö. 3000 yıllarında Bering Boğazı üzerinden Amerika'ya geçmişlerdir.
Eskimo sözcüğünün kökeni tam bilinmemekle birlikte, Kızılderili lisanı Algonkian'dan geldiğine ve "farklı dilde konuşan kişi" demek olduğuna inanılır. Eskimo sözcüğünün Cree dilinde "çiğ et yiyen kişi" anlamına geldiği savının doğruluğuna dair bir kanıt bulunamamıştır.
İnuit kelimesi İnuk kelimesinin çoğuludur. İnuk kelimesi İnuitçe'de "kişi" anlamına gelir. İnuitçe lisanının yaklaşık olarak 60.000 kullanıcısı vardır.
İki tür Inuit bulunur: Kuzey Alaska, Kanada ve Grönland'da yaşayan İnuit'ler ile, batı Alaska, Aleut Adaları ve Rusya'nın uzakdoğusundaki Yupik'ler. Rusya'daki Yupik'lere Sibirya Yupik'i ya da Yuit de denir. Yupik dilinin yaklaşık 3.000 kullanıcısı vardır. Yupik Alaskaca'da "gerçek kişi" anlamına gelir.
Ataları çeşitli bölgelere yerleştikleri için farklı kültür özellikleri geliştirmişlerdir; ama bu çok çeşitli toplulukların günümüzde de yaşayan ortak özellikleri vardır. Eskimolar, günümüzde çoğunlukla Grönland'ın, Kanada'nın, A.B.D'nin ve Rusya'nın yasal sınırlarının iki yanında yaşamaktadırlar.
Alaska'da çamur sıvalı dikdörtgen evlerde, Grönland'da taş, toprak ve balina kemiğinden yapılmış kubbeli evlerde, Kanada'da ise iglo denilen buzdan yapılmış kubbeli evlerde yaşarlar. Bununla birlikte modern evlerde yaşayan eskimolar da vardır. Kara ulaşımını köpeklerin çektiği kızaklarla, deniz ulaşımını "kayak" adı verilen kayıklarla ve bayanların kullandığı "umiak" adlı ağaç ve deriden yapılmış botlarla sağlarlar. Ancak günümüzde motorlu taşıtlar, motorlu kızaklar, ateşli silahlar ve modern kamp aletlerini de kullanmaktadırlar.
Eskimoların yaşadıkları geniş Tundra bölgesi, yılda sekiz - dokuz ay süren dondurucu kuzey kışından ötürü tarıma elverişli olmayan topraklarla kaplıdır. Bu yüzden Eskimo ekonomisi avcılık ve balıkçılığa (özellikle balina avcılığı) dayanmaktadır. Temel yiyecekleri balık, ren geyiği ve elktir. Su aygırı ve balina kemiğinden araç ve gereçler yaparlar.
Eskimoların çoğu Şaman ya da Hristiyan inançlarına sahiptirler. Hıristiyan Eskimolar "Grönland Evanjelik Lutherci Kilisesi ile Moravian ve Anglikan kiliselerine mensupturlar.
Geleneksel eskimo inanışı ise şaman denilen din adamları etrafında organize olmuş, karmaşık ve sözlü olarak nesilden nesile nakledilen bir inanç sistemidir. Epik destanlar ve şarkılı şiirli atışmalar kültürlerinde önemli bir yer tutar.
Devamını Oku
Yerel folklorda Eskimo kelimesinin "çiğ et yiyen kişi" anlamına geldiğine inanıldığı için bu kelimenin kendilerini tanımlamak amacıyla kullanılmasını hakaret kabul ederler. Bununla birlikte Eskimo kelimesi diğer lisanlarda hakaret veya küçümseme anlamı taşımaz ve antropoloji ve arkeolojide yaygın olarak kullanılır. İnuit ve İnuk kelimeleri Kanada'da resmi olarak Eskimo yerine kullanılmaktadır.
Tarihçe
Eskimolar Asya ile Amerika birbirine bağlı kara parçaları iken son Buzul Çağı'nın bitimine doğru (günümüzden yaklaşık 12000 yıl önce) Sibirya'dan Alaska'ya geçen avcıların torunlarıdır. Bununla birlikte bazı iddialara göre de M.Ö. 3000 yıllarında Bering Boğazı üzerinden Amerika'ya geçmişlerdir.
Eskimo sözcüğünün kökeni tam bilinmemekle birlikte, Kızılderili lisanı Algonkian'dan geldiğine ve "farklı dilde konuşan kişi" demek olduğuna inanılır. Eskimo sözcüğünün Cree dilinde "çiğ et yiyen kişi" anlamına geldiği savının doğruluğuna dair bir kanıt bulunamamıştır.
İnuit kelimesi İnuk kelimesinin çoğuludur. İnuk kelimesi İnuitçe'de "kişi" anlamına gelir. İnuitçe lisanının yaklaşık olarak 60.000 kullanıcısı vardır.
İki tür Inuit bulunur: Kuzey Alaska, Kanada ve Grönland'da yaşayan İnuit'ler ile, batı Alaska, Aleut Adaları ve Rusya'nın uzakdoğusundaki Yupik'ler. Rusya'daki Yupik'lere Sibirya Yupik'i ya da Yuit de denir. Yupik dilinin yaklaşık 3.000 kullanıcısı vardır. Yupik Alaskaca'da "gerçek kişi" anlamına gelir.
Ataları çeşitli bölgelere yerleştikleri için farklı kültür özellikleri geliştirmişlerdir; ama bu çok çeşitli toplulukların günümüzde de yaşayan ortak özellikleri vardır. Eskimolar, günümüzde çoğunlukla Grönland'ın, Kanada'nın, A.B.D'nin ve Rusya'nın yasal sınırlarının iki yanında yaşamaktadırlar.
Alaska'da çamur sıvalı dikdörtgen evlerde, Grönland'da taş, toprak ve balina kemiğinden yapılmış kubbeli evlerde, Kanada'da ise iglo denilen buzdan yapılmış kubbeli evlerde yaşarlar. Bununla birlikte modern evlerde yaşayan eskimolar da vardır. Kara ulaşımını köpeklerin çektiği kızaklarla, deniz ulaşımını "kayak" adı verilen kayıklarla ve bayanların kullandığı "umiak" adlı ağaç ve deriden yapılmış botlarla sağlarlar. Ancak günümüzde motorlu taşıtlar, motorlu kızaklar, ateşli silahlar ve modern kamp aletlerini de kullanmaktadırlar.
Eskimoların yaşadıkları geniş Tundra bölgesi, yılda sekiz - dokuz ay süren dondurucu kuzey kışından ötürü tarıma elverişli olmayan topraklarla kaplıdır. Bu yüzden Eskimo ekonomisi avcılık ve balıkçılığa (özellikle balina avcılığı) dayanmaktadır. Temel yiyecekleri balık, ren geyiği ve elktir. Su aygırı ve balina kemiğinden araç ve gereçler yaparlar.
Eskimoların çoğu Şaman ya da Hristiyan inançlarına sahiptirler. Hıristiyan Eskimolar "Grönland Evanjelik Lutherci Kilisesi ile Moravian ve Anglikan kiliselerine mensupturlar.
Geleneksel eskimo inanışı ise şaman denilen din adamları etrafında organize olmuş, karmaşık ve sözlü olarak nesilden nesile nakledilen bir inanç sistemidir. Epik destanlar ve şarkılı şiirli atışmalar kültürlerinde önemli bir yer tutar.
Göğüs Neden Sarkar
Göğüs çok farklı nedenlerle sarkabilir. Göğüs sarkma sonucunda diri dik ve genç görünümünü kaybeder. Güzel görünümlü genç göğüs diktir, meme altı çizgisinde katlanma yoktur, göğüs başı projeksiyonu karşıya hafif yukarı doğrudur. Sarkma olduğu zaman göğüs başı aşağı doğru bakmaya başlar.
Sarkma olan göğüs derisi boldur gevşektir. Göğüs sarkma nedenleri arasında yaşlanma, aşırı kilo verme, emzirme, hamilelik ve doğum, hormonal nedenler sayılabilir.
Bazen göğüs sarkma ile birlikte küçülebilir hacim kaybedebilir. Sarkma olan göğüs meme dikleştirme ameliyatı ile tekrar genç görünümüe kavuşabilir. Bunun için göğüs derisinin fazlalık kısımları çıkarılır. Sonuçta göğüs üzerinde ters T şeklinde bir iz kalır. Bu iz önceleri pembe iken birkaç ayda beyazlaşarak azalır.
Ameliyat izin ne kadar kalacağı önceden bilinemez test edilemez. Ancak beyaz tenlilerde daha az iz kalmakatadır.
Göğüs sarkması ile birlikte hacimde azalma varsa dikleştirme ile birlikte silikon protezle göğüs büyütülebilir.
Devamını Oku
Sarkma olan göğüs derisi boldur gevşektir. Göğüs sarkma nedenleri arasında yaşlanma, aşırı kilo verme, emzirme, hamilelik ve doğum, hormonal nedenler sayılabilir.
Bazen göğüs sarkma ile birlikte küçülebilir hacim kaybedebilir. Sarkma olan göğüs meme dikleştirme ameliyatı ile tekrar genç görünümüe kavuşabilir. Bunun için göğüs derisinin fazlalık kısımları çıkarılır. Sonuçta göğüs üzerinde ters T şeklinde bir iz kalır. Bu iz önceleri pembe iken birkaç ayda beyazlaşarak azalır.
Ameliyat izin ne kadar kalacağı önceden bilinemez test edilemez. Ancak beyaz tenlilerde daha az iz kalmakatadır.
Göğüs sarkması ile birlikte hacimde azalma varsa dikleştirme ile birlikte silikon protezle göğüs büyütülebilir.
8 Haziran 2011 Çarşamba
Hayvanlar Alemi Hayvanlar Dünyasında Yaşam: Filler yolun karşısına nasıl geçer?
Hayvanlar Alemi Hayvanlar Dünyasında Yaşam: Filler yolun karşısına nasıl geçer?: "Kenya'da filler için altgeçit yapıldı. Böylelikle Afrika'da hayvanların yaşam alanlarını işgal eden insanlarla filler karşı karşıya gelm..."
Devamını Oku
Gazlı Meşrubatlar Neden Yasaklanmalı? (Bilimsel Makale)
Coca-Cola, Pepsi ve Gıda Güvenliği Politikaları
Vandana Shiva, 6 Eylül 2006
Demokrasilerde zararlı ürün ve faaliyetlerin yasaklanması, yurttaş hakları ve özgürlüklerinin bir ifadesidir. Bu yasaklar, yurttaşları sağlığa ve çevreye yönelik olası tehlikelerden korur. Sigaranın umuma açık yerlerde yasaklanmasının sebebi de budur. Ozon tabakasına zararlı maddelerin Montreal Protokolü uyarınca yasaklanmasının sebebi de budur. Basel Konvasiyonunun zehirli ve zararlı atık ticaretini yasaklamasının sebebi de budur.
Hiç kuşkusuz Coca Cola ve Pepsi de, halk sağlığı ve çevrenin korunması adına yasaklanması gereken zehirli ve zararlı ürün grubuna girmektedir.. 22 Ağustos’ta, “Coca Cola Pepsi, Hindistan’ı terket” kampanyası, Coca Cola ve Pepsi’nin yasaklanmasına yönelik faaliyetlerini “Coca Cola ve Pepsi’ye yasak” günleri üzerinde yoğunlaştırmıştır. Kerala eyaleti Kolaları yasaklamıştır. Karnataka, Madya Pradeş, Gucarat ve Racastan eyaletleri, eğitim kurumlarında ve resmi daire kantinlerinde gazlı içecek satışını yasaklamıştır. Coca Cola ve Pepsi’den arındırılmış bölgeler bütün ülkeye yayılmaktadır.
Suyu çalmak, susuzluk yaratmak
Hindistan’da gazlı içecek üretiminin çevre ve insan hakları gerekçeleriyle yasaklanması için çok güçlü sebepler vardır. Her bir Coca Cola ve Pepsi tesisi, günde 1-2 milyon litre su çekiyor. Her tesisin 1-2 milyon litre su çektiği ve toplamda 90 tesis olduğu göz önüne alındığında, günlük su çekme miktarının 90 ila 180 milyon litre arasındadır. Bu miktar, milyonlarca insanın günlük su ihtiyacını karşılayabilir. Her bir litre gazlı içecek, 10 litre suyu kirletmekte ve kullanılamaz hale getirmektedir. Ayrıca üretim sırasında ortaya çıkan zehirli çamurun da yüksek miktarlarda Kurşun ve Kadmiyum içerdiği tespit edilmiştir. (Kirlilik Denetleme Kurulu, Kerala, Tehlike Merkezi).
Kadmiyuma uzun süreli maruz kalmak, böbrek yetmezliği, kemiklerde, karaciğerde ve kanda hasar oluşması gibi etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. . Kurşun ise merkezi sinir sistemini, böbrekleri, kanı ve dolaşım sistemini etkilemektedir. Kerala’da küçük bir köyde yaşayan kadınlar bir Coca Cola tesisini kapattırmayı başarmıştır. Plaşimada’da Coca Cola karşıtı hareketi başlatan kadın, Mylamma “Her kola içtiğinizde, halkın kanını içiyorsunuz” diyor; Plaşimada’daki Coca-Cola tesisi Mart 2000’de günde 1.224.000 şişe meşrubat üretmek için kurulmuş ve penchayat’tan[1] koşullu olarak motorlu su pompası kurma lisansı almıştı. Ancak şirket, yasadışı olarak milyonlarca litre temiz suyu çekmeye başladı. Bölge halkına göre Coca-Cola günde 1,5 milyon litre su çekiyordu. Su seviyesi yüzeyin 45 m. derininden 150 m. derinine düşmeye başlamıştı. Yerliler ve çiftçiler, yeraltı suyunu gelişigüzel çeken sondaj kuyuları yüzünden su rezervlerinin azaldığından ve bunun sonucunda ürünlerinin ciddi zarara uğradığından şikayetçiydi. Sondaj kuyuları geleneksel içme suyu kaynaklarını, gölleri, sarnıçları, su yollarını ve kanalları da tehdit ediyordu. Şirket, penchayatın ayrıntılı rapor isteğine cevap vermeyince, bir kendini savunma çağrısı yapıldı ve tesisin lisansı iptal edildi. Ardından Coca-Cola, penchayat başkanı A. Krishnan’a 300 milyon rupilik başarısız bir rüşvet teklifinde bulundu. [2]
Coca-Cola sadece yerel halkın suyunu çalmakla kalmıyor, geriye kalanı da kirletiyordu. Şirket atık maddelerini tesis dışına depoluyordu. Daha sonra bu atıklar yağmur mevsimi boyunca pirinç tarlalarına, kanallara ve kuyulara yayılarak sağlık açısından büyük tehlike yaratıyordu. Su seviyesindeki bu düşüşün sonucunda yerel yönetimlerin içme suyu ve ziraat amacıyla açmış olduğu 260 sondaj kuyusu kurudu. Coca-Cola ayrıca kendi arazisindeki kurumuş sondaj kuyularına atık su pompalıyordu. 2003’te yerel sağlık memurları, Plaşimada halkına sularının içmeye uygun olmadığı uyarısında bulundu. Sularının zehirli olduğunu zaten bilmekte olan kadınlar temiz su almak için kilometrelerce yürümek zorunda kalıyordu. Coca-Cola, yüksek miktarlarda kurşun, krom ve kadmiyum içeren atık çamurları çevreye boşaltarak, su yönünden zengin bir bölgede su kıtlığı yarattı.
Plaşimada’lı kadınlar elbette bu su korsanlığına izin vermeyecekti. 2002’de Coca-Cola kapılarında bir dharna (oturma eylemi) başlattılar. Davalarının 1. yılı kutlamalarında, 2003 Dünya Günü’nde onlara ben de katıldım. 21 Eylül 2003’te devasa bir mitingle Coca-Cola’ya bir ultimatom verildi. Ocak 2004’te yapılan Dünya Su Konferansı, yerel aktivistlere destek vermek amacıyla küresel aktivistleri Plaşimada’da bir araya getirdi. Bölgede yaşayan yerli kadınların önayak olduğu bir hareket, kendilerini destekleyen ulusal ve küresel bir dalga yarattı.
Bu gün söz konusu tesis kapatılmıştır ve diğer tesislere yönelik eylemler başlatılmıştır.
Kola devleri kırsal kesimdeki insanların karşılaştığı su sıkıntısını daha da derinleştiriyorlar.
Su kullanımı konusunda sadece bir tek standart ve ölçüt vardır: temiz, güvenli ve yeterli suya ulaşmak temel bir insan hakkıdır ve engellenemez. Ancak Coca-Cola ve Pepsi bu hakkı engelliyor. Bu nedenle milyonlarca litre su çekmeleri yasaklanmalıdır. Plaşimada davasında Kerala yüksek mahkemesi şu yargıya vardı:
“yeraltı suyu umuma aittir. Devlet ve aracı kurumları bu büyük zenginliğin bekçisi gibi davranmalıdır. Devlet yeraltı suyunu, aşırı kullanıma karşı korumakla mükelleftir. Devletin bunu yapmaması, Hindistan Anayasasının 21. maddesiyle teminat altına alınmış olan insanın yaşama hakkını ihlal etmesi demektir. 2. şahsın arazisinin altında bulunan yeraltı suyu ona ait değildir.
Yeraltı suyu umuma aittir ve 2. şahıs bu suyu bu kadar büyük miktarlarda kullanma hakkına sahip değildir. Hükümet hiç bir özel şahsın ya da kurumun bu miktarlarda yeraltı suyu kullanmasına izin verme yetkisine sahip değildir.”
Plaşimada’daki su çekme yasağının nedeni suyun umuma ait ve kamu malı olması ilkesidir. Coca-Cola ve Pepsi’nin 55 tesisi çevresinde yaşayan yerel halkların, 20 Ocak 2005 tarihinde bu şirketlere kamusal kaynakları çaldıkları için muhtıra vermelerinin gerekçesi de bu ilkedir.
Suyu çalmak, Hastalık Yaratmak
Coca-Cola’ya karşı mücadele, aynı zamanda sağlık için yapılan bir mücadeledir. Coca-Cola ve Pepsi’de zirai ilaç artıkları bulunmuştur. Ancak bu tür gazlı içecekler içlerinde zirai ilaçlar olmadan da yeterince zararlıdır.
Nimbu pani, lassi, panna ve sattu gibi yerel içeceklerle karşılaştırıldıklarında gazlı içeceklerin hiç bir besin değeri yoktur. Gazlı içecek devleri saldırgan reklam kampanyalarıyla, Hindistan gençliğini, besleyici değerine ve güvenliğine rağmen yerel yiyecek kültüründen soğutmayı başarmışlardır. Parle gibi yerel firmaları satın alarak ve ev yapımı yerel soğuk içecekleri yok ederek içecek sektörünü tekellerine almışlardır. Ancak Coca-Cola ve Pepsi’nin sattığı, besleyiciliği olmayan zehirli bir boyadır.
Gazlı içeceklerin içindeki şeker obezite ve şeker hastalığına sebep olduğu için Hindistan Sağlık Bakanı, film yıldızlarından Coca-Cola ve Pepsi’yi özendirmemelerini rica etmişti. Marion Nestle[3], gazlı içeceklerin kalorisi yüksek besin değeri düşük “kötü yiyecek”lerin en tipik örneği olduğunu söylemiştir. Kamu Yararı İçin Bilim ve Çevre Merkezi[4] gazlı içecekler için “sıvı sekerleme” benzetmesini yapmıştır. 1000 gram gazlı içecekte 100 gram şeker bulunmaktadır.
Meşrubat devleri hızla Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubuna (YFMŞ) yönelmekteler Ancak, Sağlık Bakanı şayet kullanılan mısır GDO mısırıysa YFMŞ’nin ve GDO’larla hazırlanan yiyeceklerin içerdiği sağlık risklerine henüz değinmiş değil. Eğer hükümet yurttaşların güvenli tatlandırıcılar tüketmesini istiyorsa Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubunu yasaklamalı ve Hindistandaki şeker kamışı çiftçilerini organik tarıma özendirmelidir. Merkezi hükümet açıkça Hindistan vatandaşlarının sağlığını koruma konusunda sınıfta kalmaktadır.
330 ccl’lik gazlı içeceklerin portakal suyu ve az yağlı sütle karşılaştırmalı besin içerikleri:
Coca Cola, Pepsi, Portakal suyu ve az yağlı sütün karşılaştırmalı içerikleri
(Kaynak: Marion Nestle, Food Politics).
Gazlı içeceklerdeki şeker, doğal şeker yani sakaroz değildir, yüksek fruktozlu mısır şurubudur (YFMŞ). Hindistan’da mısır şurubu üretim tesisleri açılmaya başlamıştır. Eğer sıkı denetim olmazsa, Hint diyeti ensuline karşı direnç oluşturan YFMŞ’li Amerikan diyetine benzeyecektir. Sakarozun aksine fruktoz kritik parçalanma aşamalarından geçmeden direk karaciğere ulaşmakta, ensülini taklit ederek karaciğerin dolaşım sistemine yağ asiti salmasına yol açmaktadır. Araştırmalar fruktoz diyetinde sakaroz diyetine nazaran %31 daha fazla trigliserid olduğunu göstermiştir. Fruktoz ayrıca yağ asitlerinin oksitlenmesini de yavaşlatmaktadır. Londra Üniversitesinden P.A. Mayes, uzun süreli fruktoz emiliminin lipogenesis yağ üretimini ve VLDL (kötü kolesterol) üretimini arttıran enzim dönüşümüne yol açarak trigliseridemiye (kanda aşırı miktarda trigliserid olmasına), düşük glikoz toleransına, ve hiper ensülinemi’ye (kanda aşırı miktarda ensülin bulunmasına) sebep olduğunu göstermiştir. Berkeley Üniversitesinden bazı bilim insanları da aşırı fruktoz tüketiminin Amerikan diyetinin yağ depolanmasını arttıran metabolik değişime çarpıklığına yol açtığını doğrulamıştır.
Hindistan, fruktoz diyetinin yol açtığı bu yüksek sağlık külfetinin altından kalkacak durumda değildir. Ayrıca fruktoz diyetinin yan etkiler şeklinde ortaya çıkan başka külfetleri de vardır. Mısır yüksek fruktozlu şurup üretilmek için kullanıldığında fakir kesim temel bir gıdadan mahrum kalmaktadır. Mısırın % 30’u endüstriyel sığır yemi ve fruktoz üretimine gitmekte ve insan gıdası olarak tüketilmesi engellenmektedir. Ayrıca YFMŞ, şeker kamışından elde edilen gur ve khandsari gibi daha sağlıklı tatlandırıcıların yerini alarak şeker kamışı çiftçilerinin gelir ve geçim kaynaklarını da çalmaktadır.
Ancak yinelemek gerekirse meşrubat şişesi içindeki hiç bir şekilde sağlıklı değildir. Gazlı içecek tüketiminin diş çürümelerini hızlandırdığı bilinen bir gerçektir. Gazlı içecek tüketen gençler tüketmeyenlere oranla 3-4 kat daha fazla kemik kırılması riski taşımaktadır. Gazlı içecek çocuk diyetlerinde en büyük kafein kaynağı olmaya başlamıştır, bir kutu kolada 45 miligram kafein vardır.
Ayrıca, zehirli mayasında başka içerikler de vardır; donma önleyici etilen glikol, tat sertleştirici fosforik asit gibi. Yapay renklendirici ve tatlandırıcı vs. olarak kullanılan 20.6 milyon ton kimyasal maddeden kişi başına yılda 4 kg kimyasal madde tüketimi düşmektedir (Prashant Bhushan “Meşrubat, bir zehirli içki”). Dolayısıyla endişelenmemiz gereken sadece içlerinde bulunan zirai ilaçlar değil, aynı zamanda Kola devlerinin çocuklarımızı bağımlısı haline getirdiği zehirli mayasıdır.
Coca-Cola ve Pepsi’nin yarattığı bir diğer hak ihlali de sağlıklı yaşama hakkının ihlalidir. Fosforik asit ve karbon dioksit gazlı içecekleri yüksek derecede asidik hale getirir ve bu nedenle etkili tuvalet temizleyicileri olarak kullanılırlar.. Tuvalet temizleyicilerini çocuklarımıza içirdiğimizi düşünebilir miyiz? Ancak aynı asit özelliklerine sahip olan gazlı içecekler marketlerde özgürce satılmaktadır.
Bu zararlarından ötürü ABD okullarda bu tür gazlı içeceklerin satışını engellemiştir. Bu zararlarından ötürü Hindistanda 10.000 okul Coca Cola ve Pepsi’den Arındırılmış Bölge olduklarını ilan etmiştir. Bu zararlarından ötürü, Kerala eyaleti kolayı yasaklamıştır. Bu zararlarından ötürü Hindistan parlamentosu kantininde Coca Cola ve Pepsi satılmamaktadır. Ve bu zararlarından ötürü Pepsi temsilcileri içeceklerinin çocuklar için güvenli olmadığını kabul etmişlerdir.
Ancak merkezi hükümet, şirketlerin ve ABD’nin baskısı altında ezilmektedir. Merkezi hükümetin Sağlık Bakanı, Bilim ve Çevre Merkezininin koladaki zirai ilaç kalıntıları üzerine yaptığı çalışmayı, Coca-Colanın yaptığı bir araştırmadan birebir alıntı yaparak eleştirmiştir. Açıktır ki, yurttaşların sağlığı, Coca Cola ve Pepsi’nin şirketlerinin devasa karlar elde etmesini sağlamak için keyfi standartlar koyarak yurttaşların sağlığını hiçe sayan bu Hükümetin ellerine bırakılamaz.
Sağlık bakanı, Ocak 2007’de Coca-Cola ve Pepsi’ye güvenlik standartları getireceğini duyurmuştu. Ancak Coca-Cola ve Pepsi Ocak 2007’den bu güne daha güvenli olmadı. Sadece güvenlik standartları koymakla yetinmenin, yurttaşların güvenli ve sağlıklı ürünlere ulaşmasını sağlamak için yetersz kalmasının iki sebebi vardır. Birincisi, parlamentodaki tartışmalara Hükümet’in müdahalesi örneğinde tanık olduğumuz üzere, merkezi hükümet kararları şirketler tarafından kolayca etkilenebilmektedir. Bir şirketlerin bilimi vardır bir de halkın bilimi. Şirketlerin yönettiği dünyada şirketlerin bilimi geçerlidir. İkincisi, bu standartlar doğaları gereği indirgemecidir. Standartlar, bir bütün olarak ürünün halk sağlığına ve çevreye etkisine bakmaksızın sadece zirai ilaç kalıntıları belirli seviyelerin altında tutmak için konulacaktır. Bütünsel bir gıda güvenliğine ihtiyacımız var, halk yerine şirketlerin güvenliğini sağlayan indirgemeci ve yönlendirilmiş sahte güvenlik standartlarına değil.
Sağlık bakanının kendi açıklamaları “güvenlik standartlarının” Coca Cola ve Pepsi’yi “daha güvenli” yapmadığını açıkça göstermektedir. Mysore ve Gucarat’ta test edilen şişelerde zirai ilaç atıklarının “güvenli sınırlar içinde” olduğunu söylemesine rağmen kolanın kötü yiyecek olduğunu ve sağlıksız olduğunu da eklemiştir. Güvenlik, sadece zirai ilaç kalıntısı standardının çok ötesine geçmektedir. Ayrıca gördüğümüz gibi farklı laboratuvarlar farklı sonuçlar elde etmektedir.
Coca-Cola ve Pepsi’nin yasaklanması ya da yasaklanmaması, sadece belirli laboratuvarların kabul edilebilir seviyelerin üstünde zirai ilaç atığı bulmasına bağlı olmamalıdır. Coca-Cola ve Pepsi’nin yarattığı su ve sağlık krizleri tek başlarına yasaklanmaları için yeterlidir. Bu sebepler bir araya geldiğinde yasaklanmalarını zorunlu hale getirir. Bunlar doğaya ve halka karşı işlenen suçlardır. Suçlar, suç aygıtlarının “standartlarına” göre değil yarattıkları etkiye göre değerlendirilmelidir. Coca-Cola ve Pepsi yerkürenin akiferlerine[5] tecavüz etmekte ve çocuklarımızı yavaş yavaş zehirlemektedir. Tecavüzün “güvenlik standardı” olmaz. Yavaş yavaş işlenen cinayet için de “güvenlik standardı” olmaz. İşte bu sebeple egemen ve özgür Hindistanın egemen ve özgür yurttaşları olarak eylemlerimiz yoluyla bunları hayatımıza girmekten yasaklamalıyız.
Bir bakanın kola devleri tarafından yönlendirilmiş bir konuşması, idda ettikleri gibi kolaya “temiz kağıdı” vermez. Temiz kağıdı Hindistanın özgür yurttaşları tarafından verilmelidir. Hindistan halkı ise Coca-Cola ve Pepsiye temiz kağıdı vermemiştir. Yeraltı suyumuzu ve gelecek nesillerimizin sağlığını korumak adına Plaşimada ve Kerala örneklerinden yola çıkarak Hindistan’ı Coca-Cola ve Pepsi’den arındırılmış bölge haline getirmeliyiz.
Yurttaşların anayasal haklarını elinden almaya çalışan her türlü teşebbüse karşı direnmeliyiz. Devletler de 2006 Gıda Güvenliği Aktine uygun olarak gerekli önlemleri almalıdır.
Makalenin orijinali için tıklayınız.
Çeviren: Ozan Aksoy (Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu)
Notlar:
[1] Penchayat: Hindistan'da politik yapı içerisinde, merkezi bir köyün çevresindeki dört köyle idari olarak birleştirilmesiyle oluşturulan yerel, özerk yönetim birimidir. Aynı zamanda köy halkı tarafından seçilen ve kabul edilen ihtiyar heyeti (beş bilge heyeti) anlamına da gelmektedir. (ç.n.)
[2] Ayrıntılar için bkz. http://www.zmag.org/turkey/vs130504.htm (ç.n.)
[3] Marion Nestle: New York Üniversitesi Beslenme, Besin Çalışmaları ve Halk Sağlığı bölüm başkanı ve “Food Politics” eserinin yazarıdır bkz. http://steinhardt.nyu.edu/steinhardt/db/faculty/1112/Dept_design/0 (ç.n)
[4] Kamu Yararı İçin Bilim ve Çevre Merkezi (The Centre for Science and Environment in the Public Interest): 1980 yılında Hindistan’da kurulmuş kamu yararı için çalışan bağımsız bir merkezdir. Bilim, teknoloji, çevre ve kalkınma konularında kamusal duyarlılık yaratmaya çalışmaktadır.
[5] Akifer: Yerkürenin yeraltı suyu taşıyan katmanı (ç.n.)
Devamını Oku
Vandana Shiva, 6 Eylül 2006
Demokrasilerde zararlı ürün ve faaliyetlerin yasaklanması, yurttaş hakları ve özgürlüklerinin bir ifadesidir. Bu yasaklar, yurttaşları sağlığa ve çevreye yönelik olası tehlikelerden korur. Sigaranın umuma açık yerlerde yasaklanmasının sebebi de budur. Ozon tabakasına zararlı maddelerin Montreal Protokolü uyarınca yasaklanmasının sebebi de budur. Basel Konvasiyonunun zehirli ve zararlı atık ticaretini yasaklamasının sebebi de budur.
Hiç kuşkusuz Coca Cola ve Pepsi de, halk sağlığı ve çevrenin korunması adına yasaklanması gereken zehirli ve zararlı ürün grubuna girmektedir.. 22 Ağustos’ta, “Coca Cola Pepsi, Hindistan’ı terket” kampanyası, Coca Cola ve Pepsi’nin yasaklanmasına yönelik faaliyetlerini “Coca Cola ve Pepsi’ye yasak” günleri üzerinde yoğunlaştırmıştır. Kerala eyaleti Kolaları yasaklamıştır. Karnataka, Madya Pradeş, Gucarat ve Racastan eyaletleri, eğitim kurumlarında ve resmi daire kantinlerinde gazlı içecek satışını yasaklamıştır. Coca Cola ve Pepsi’den arındırılmış bölgeler bütün ülkeye yayılmaktadır.
Suyu çalmak, susuzluk yaratmak
Hindistan’da gazlı içecek üretiminin çevre ve insan hakları gerekçeleriyle yasaklanması için çok güçlü sebepler vardır. Her bir Coca Cola ve Pepsi tesisi, günde 1-2 milyon litre su çekiyor. Her tesisin 1-2 milyon litre su çektiği ve toplamda 90 tesis olduğu göz önüne alındığında, günlük su çekme miktarının 90 ila 180 milyon litre arasındadır. Bu miktar, milyonlarca insanın günlük su ihtiyacını karşılayabilir. Her bir litre gazlı içecek, 10 litre suyu kirletmekte ve kullanılamaz hale getirmektedir. Ayrıca üretim sırasında ortaya çıkan zehirli çamurun da yüksek miktarlarda Kurşun ve Kadmiyum içerdiği tespit edilmiştir. (Kirlilik Denetleme Kurulu, Kerala, Tehlike Merkezi).
Kadmiyuma uzun süreli maruz kalmak, böbrek yetmezliği, kemiklerde, karaciğerde ve kanda hasar oluşması gibi etkiler yaratma potansiyeline sahiptir. . Kurşun ise merkezi sinir sistemini, böbrekleri, kanı ve dolaşım sistemini etkilemektedir. Kerala’da küçük bir köyde yaşayan kadınlar bir Coca Cola tesisini kapattırmayı başarmıştır. Plaşimada’da Coca Cola karşıtı hareketi başlatan kadın, Mylamma “Her kola içtiğinizde, halkın kanını içiyorsunuz” diyor; Plaşimada’daki Coca-Cola tesisi Mart 2000’de günde 1.224.000 şişe meşrubat üretmek için kurulmuş ve penchayat’tan[1] koşullu olarak motorlu su pompası kurma lisansı almıştı. Ancak şirket, yasadışı olarak milyonlarca litre temiz suyu çekmeye başladı. Bölge halkına göre Coca-Cola günde 1,5 milyon litre su çekiyordu. Su seviyesi yüzeyin 45 m. derininden 150 m. derinine düşmeye başlamıştı. Yerliler ve çiftçiler, yeraltı suyunu gelişigüzel çeken sondaj kuyuları yüzünden su rezervlerinin azaldığından ve bunun sonucunda ürünlerinin ciddi zarara uğradığından şikayetçiydi. Sondaj kuyuları geleneksel içme suyu kaynaklarını, gölleri, sarnıçları, su yollarını ve kanalları da tehdit ediyordu. Şirket, penchayatın ayrıntılı rapor isteğine cevap vermeyince, bir kendini savunma çağrısı yapıldı ve tesisin lisansı iptal edildi. Ardından Coca-Cola, penchayat başkanı A. Krishnan’a 300 milyon rupilik başarısız bir rüşvet teklifinde bulundu. [2]
Coca-Cola sadece yerel halkın suyunu çalmakla kalmıyor, geriye kalanı da kirletiyordu. Şirket atık maddelerini tesis dışına depoluyordu. Daha sonra bu atıklar yağmur mevsimi boyunca pirinç tarlalarına, kanallara ve kuyulara yayılarak sağlık açısından büyük tehlike yaratıyordu. Su seviyesindeki bu düşüşün sonucunda yerel yönetimlerin içme suyu ve ziraat amacıyla açmış olduğu 260 sondaj kuyusu kurudu. Coca-Cola ayrıca kendi arazisindeki kurumuş sondaj kuyularına atık su pompalıyordu. 2003’te yerel sağlık memurları, Plaşimada halkına sularının içmeye uygun olmadığı uyarısında bulundu. Sularının zehirli olduğunu zaten bilmekte olan kadınlar temiz su almak için kilometrelerce yürümek zorunda kalıyordu. Coca-Cola, yüksek miktarlarda kurşun, krom ve kadmiyum içeren atık çamurları çevreye boşaltarak, su yönünden zengin bir bölgede su kıtlığı yarattı.
Plaşimada’lı kadınlar elbette bu su korsanlığına izin vermeyecekti. 2002’de Coca-Cola kapılarında bir dharna (oturma eylemi) başlattılar. Davalarının 1. yılı kutlamalarında, 2003 Dünya Günü’nde onlara ben de katıldım. 21 Eylül 2003’te devasa bir mitingle Coca-Cola’ya bir ultimatom verildi. Ocak 2004’te yapılan Dünya Su Konferansı, yerel aktivistlere destek vermek amacıyla küresel aktivistleri Plaşimada’da bir araya getirdi. Bölgede yaşayan yerli kadınların önayak olduğu bir hareket, kendilerini destekleyen ulusal ve küresel bir dalga yarattı.
Bu gün söz konusu tesis kapatılmıştır ve diğer tesislere yönelik eylemler başlatılmıştır.
Kola devleri kırsal kesimdeki insanların karşılaştığı su sıkıntısını daha da derinleştiriyorlar.
Su kullanımı konusunda sadece bir tek standart ve ölçüt vardır: temiz, güvenli ve yeterli suya ulaşmak temel bir insan hakkıdır ve engellenemez. Ancak Coca-Cola ve Pepsi bu hakkı engelliyor. Bu nedenle milyonlarca litre su çekmeleri yasaklanmalıdır. Plaşimada davasında Kerala yüksek mahkemesi şu yargıya vardı:
“yeraltı suyu umuma aittir. Devlet ve aracı kurumları bu büyük zenginliğin bekçisi gibi davranmalıdır. Devlet yeraltı suyunu, aşırı kullanıma karşı korumakla mükelleftir. Devletin bunu yapmaması, Hindistan Anayasasının 21. maddesiyle teminat altına alınmış olan insanın yaşama hakkını ihlal etmesi demektir. 2. şahsın arazisinin altında bulunan yeraltı suyu ona ait değildir.
Yeraltı suyu umuma aittir ve 2. şahıs bu suyu bu kadar büyük miktarlarda kullanma hakkına sahip değildir. Hükümet hiç bir özel şahsın ya da kurumun bu miktarlarda yeraltı suyu kullanmasına izin verme yetkisine sahip değildir.”
Plaşimada’daki su çekme yasağının nedeni suyun umuma ait ve kamu malı olması ilkesidir. Coca-Cola ve Pepsi’nin 55 tesisi çevresinde yaşayan yerel halkların, 20 Ocak 2005 tarihinde bu şirketlere kamusal kaynakları çaldıkları için muhtıra vermelerinin gerekçesi de bu ilkedir.
Suyu çalmak, Hastalık Yaratmak
Coca-Cola’ya karşı mücadele, aynı zamanda sağlık için yapılan bir mücadeledir. Coca-Cola ve Pepsi’de zirai ilaç artıkları bulunmuştur. Ancak bu tür gazlı içecekler içlerinde zirai ilaçlar olmadan da yeterince zararlıdır.
Nimbu pani, lassi, panna ve sattu gibi yerel içeceklerle karşılaştırıldıklarında gazlı içeceklerin hiç bir besin değeri yoktur. Gazlı içecek devleri saldırgan reklam kampanyalarıyla, Hindistan gençliğini, besleyici değerine ve güvenliğine rağmen yerel yiyecek kültüründen soğutmayı başarmışlardır. Parle gibi yerel firmaları satın alarak ve ev yapımı yerel soğuk içecekleri yok ederek içecek sektörünü tekellerine almışlardır. Ancak Coca-Cola ve Pepsi’nin sattığı, besleyiciliği olmayan zehirli bir boyadır.
Gazlı içeceklerin içindeki şeker obezite ve şeker hastalığına sebep olduğu için Hindistan Sağlık Bakanı, film yıldızlarından Coca-Cola ve Pepsi’yi özendirmemelerini rica etmişti. Marion Nestle[3], gazlı içeceklerin kalorisi yüksek besin değeri düşük “kötü yiyecek”lerin en tipik örneği olduğunu söylemiştir. Kamu Yararı İçin Bilim ve Çevre Merkezi[4] gazlı içecekler için “sıvı sekerleme” benzetmesini yapmıştır. 1000 gram gazlı içecekte 100 gram şeker bulunmaktadır.
Meşrubat devleri hızla Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubuna (YFMŞ) yönelmekteler Ancak, Sağlık Bakanı şayet kullanılan mısır GDO mısırıysa YFMŞ’nin ve GDO’larla hazırlanan yiyeceklerin içerdiği sağlık risklerine henüz değinmiş değil. Eğer hükümet yurttaşların güvenli tatlandırıcılar tüketmesini istiyorsa Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubunu yasaklamalı ve Hindistandaki şeker kamışı çiftçilerini organik tarıma özendirmelidir. Merkezi hükümet açıkça Hindistan vatandaşlarının sağlığını koruma konusunda sınıfta kalmaktadır.
330 ccl’lik gazlı içeceklerin portakal suyu ve az yağlı sütle karşılaştırmalı besin içerikleri:
Coca Cola, Pepsi, Portakal suyu ve az yağlı sütün karşılaştırmalı içerikleri
(Kaynak: Marion Nestle, Food Politics).
Gazlı içeceklerdeki şeker, doğal şeker yani sakaroz değildir, yüksek fruktozlu mısır şurubudur (YFMŞ). Hindistan’da mısır şurubu üretim tesisleri açılmaya başlamıştır. Eğer sıkı denetim olmazsa, Hint diyeti ensuline karşı direnç oluşturan YFMŞ’li Amerikan diyetine benzeyecektir. Sakarozun aksine fruktoz kritik parçalanma aşamalarından geçmeden direk karaciğere ulaşmakta, ensülini taklit ederek karaciğerin dolaşım sistemine yağ asiti salmasına yol açmaktadır. Araştırmalar fruktoz diyetinde sakaroz diyetine nazaran %31 daha fazla trigliserid olduğunu göstermiştir. Fruktoz ayrıca yağ asitlerinin oksitlenmesini de yavaşlatmaktadır. Londra Üniversitesinden P.A. Mayes, uzun süreli fruktoz emiliminin lipogenesis yağ üretimini ve VLDL (kötü kolesterol) üretimini arttıran enzim dönüşümüne yol açarak trigliseridemiye (kanda aşırı miktarda trigliserid olmasına), düşük glikoz toleransına, ve hiper ensülinemi’ye (kanda aşırı miktarda ensülin bulunmasına) sebep olduğunu göstermiştir. Berkeley Üniversitesinden bazı bilim insanları da aşırı fruktoz tüketiminin Amerikan diyetinin yağ depolanmasını arttıran metabolik değişime çarpıklığına yol açtığını doğrulamıştır.
Hindistan, fruktoz diyetinin yol açtığı bu yüksek sağlık külfetinin altından kalkacak durumda değildir. Ayrıca fruktoz diyetinin yan etkiler şeklinde ortaya çıkan başka külfetleri de vardır. Mısır yüksek fruktozlu şurup üretilmek için kullanıldığında fakir kesim temel bir gıdadan mahrum kalmaktadır. Mısırın % 30’u endüstriyel sığır yemi ve fruktoz üretimine gitmekte ve insan gıdası olarak tüketilmesi engellenmektedir. Ayrıca YFMŞ, şeker kamışından elde edilen gur ve khandsari gibi daha sağlıklı tatlandırıcıların yerini alarak şeker kamışı çiftçilerinin gelir ve geçim kaynaklarını da çalmaktadır.
Ancak yinelemek gerekirse meşrubat şişesi içindeki hiç bir şekilde sağlıklı değildir. Gazlı içecek tüketiminin diş çürümelerini hızlandırdığı bilinen bir gerçektir. Gazlı içecek tüketen gençler tüketmeyenlere oranla 3-4 kat daha fazla kemik kırılması riski taşımaktadır. Gazlı içecek çocuk diyetlerinde en büyük kafein kaynağı olmaya başlamıştır, bir kutu kolada 45 miligram kafein vardır.
Ayrıca, zehirli mayasında başka içerikler de vardır; donma önleyici etilen glikol, tat sertleştirici fosforik asit gibi. Yapay renklendirici ve tatlandırıcı vs. olarak kullanılan 20.6 milyon ton kimyasal maddeden kişi başına yılda 4 kg kimyasal madde tüketimi düşmektedir (Prashant Bhushan “Meşrubat, bir zehirli içki”). Dolayısıyla endişelenmemiz gereken sadece içlerinde bulunan zirai ilaçlar değil, aynı zamanda Kola devlerinin çocuklarımızı bağımlısı haline getirdiği zehirli mayasıdır.
Coca-Cola ve Pepsi’nin yarattığı bir diğer hak ihlali de sağlıklı yaşama hakkının ihlalidir. Fosforik asit ve karbon dioksit gazlı içecekleri yüksek derecede asidik hale getirir ve bu nedenle etkili tuvalet temizleyicileri olarak kullanılırlar.. Tuvalet temizleyicilerini çocuklarımıza içirdiğimizi düşünebilir miyiz? Ancak aynı asit özelliklerine sahip olan gazlı içecekler marketlerde özgürce satılmaktadır.
Bu zararlarından ötürü ABD okullarda bu tür gazlı içeceklerin satışını engellemiştir. Bu zararlarından ötürü Hindistanda 10.000 okul Coca Cola ve Pepsi’den Arındırılmış Bölge olduklarını ilan etmiştir. Bu zararlarından ötürü, Kerala eyaleti kolayı yasaklamıştır. Bu zararlarından ötürü Hindistan parlamentosu kantininde Coca Cola ve Pepsi satılmamaktadır. Ve bu zararlarından ötürü Pepsi temsilcileri içeceklerinin çocuklar için güvenli olmadığını kabul etmişlerdir.
Ancak merkezi hükümet, şirketlerin ve ABD’nin baskısı altında ezilmektedir. Merkezi hükümetin Sağlık Bakanı, Bilim ve Çevre Merkezininin koladaki zirai ilaç kalıntıları üzerine yaptığı çalışmayı, Coca-Colanın yaptığı bir araştırmadan birebir alıntı yaparak eleştirmiştir. Açıktır ki, yurttaşların sağlığı, Coca Cola ve Pepsi’nin şirketlerinin devasa karlar elde etmesini sağlamak için keyfi standartlar koyarak yurttaşların sağlığını hiçe sayan bu Hükümetin ellerine bırakılamaz.
Sağlık bakanı, Ocak 2007’de Coca-Cola ve Pepsi’ye güvenlik standartları getireceğini duyurmuştu. Ancak Coca-Cola ve Pepsi Ocak 2007’den bu güne daha güvenli olmadı. Sadece güvenlik standartları koymakla yetinmenin, yurttaşların güvenli ve sağlıklı ürünlere ulaşmasını sağlamak için yetersz kalmasının iki sebebi vardır. Birincisi, parlamentodaki tartışmalara Hükümet’in müdahalesi örneğinde tanık olduğumuz üzere, merkezi hükümet kararları şirketler tarafından kolayca etkilenebilmektedir. Bir şirketlerin bilimi vardır bir de halkın bilimi. Şirketlerin yönettiği dünyada şirketlerin bilimi geçerlidir. İkincisi, bu standartlar doğaları gereği indirgemecidir. Standartlar, bir bütün olarak ürünün halk sağlığına ve çevreye etkisine bakmaksızın sadece zirai ilaç kalıntıları belirli seviyelerin altında tutmak için konulacaktır. Bütünsel bir gıda güvenliğine ihtiyacımız var, halk yerine şirketlerin güvenliğini sağlayan indirgemeci ve yönlendirilmiş sahte güvenlik standartlarına değil.
Sağlık bakanının kendi açıklamaları “güvenlik standartlarının” Coca Cola ve Pepsi’yi “daha güvenli” yapmadığını açıkça göstermektedir. Mysore ve Gucarat’ta test edilen şişelerde zirai ilaç atıklarının “güvenli sınırlar içinde” olduğunu söylemesine rağmen kolanın kötü yiyecek olduğunu ve sağlıksız olduğunu da eklemiştir. Güvenlik, sadece zirai ilaç kalıntısı standardının çok ötesine geçmektedir. Ayrıca gördüğümüz gibi farklı laboratuvarlar farklı sonuçlar elde etmektedir.
Coca-Cola ve Pepsi’nin yasaklanması ya da yasaklanmaması, sadece belirli laboratuvarların kabul edilebilir seviyelerin üstünde zirai ilaç atığı bulmasına bağlı olmamalıdır. Coca-Cola ve Pepsi’nin yarattığı su ve sağlık krizleri tek başlarına yasaklanmaları için yeterlidir. Bu sebepler bir araya geldiğinde yasaklanmalarını zorunlu hale getirir. Bunlar doğaya ve halka karşı işlenen suçlardır. Suçlar, suç aygıtlarının “standartlarına” göre değil yarattıkları etkiye göre değerlendirilmelidir. Coca-Cola ve Pepsi yerkürenin akiferlerine[5] tecavüz etmekte ve çocuklarımızı yavaş yavaş zehirlemektedir. Tecavüzün “güvenlik standardı” olmaz. Yavaş yavaş işlenen cinayet için de “güvenlik standardı” olmaz. İşte bu sebeple egemen ve özgür Hindistanın egemen ve özgür yurttaşları olarak eylemlerimiz yoluyla bunları hayatımıza girmekten yasaklamalıyız.
Bir bakanın kola devleri tarafından yönlendirilmiş bir konuşması, idda ettikleri gibi kolaya “temiz kağıdı” vermez. Temiz kağıdı Hindistanın özgür yurttaşları tarafından verilmelidir. Hindistan halkı ise Coca-Cola ve Pepsiye temiz kağıdı vermemiştir. Yeraltı suyumuzu ve gelecek nesillerimizin sağlığını korumak adına Plaşimada ve Kerala örneklerinden yola çıkarak Hindistan’ı Coca-Cola ve Pepsi’den arındırılmış bölge haline getirmeliyiz.
Yurttaşların anayasal haklarını elinden almaya çalışan her türlü teşebbüse karşı direnmeliyiz. Devletler de 2006 Gıda Güvenliği Aktine uygun olarak gerekli önlemleri almalıdır.
Makalenin orijinali için tıklayınız.
Çeviren: Ozan Aksoy (Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu)
Notlar:
[1] Penchayat: Hindistan'da politik yapı içerisinde, merkezi bir köyün çevresindeki dört köyle idari olarak birleştirilmesiyle oluşturulan yerel, özerk yönetim birimidir. Aynı zamanda köy halkı tarafından seçilen ve kabul edilen ihtiyar heyeti (beş bilge heyeti) anlamına da gelmektedir. (ç.n.)
[2] Ayrıntılar için bkz. http://www.zmag.org/turkey/vs130504.htm (ç.n.)
[3] Marion Nestle: New York Üniversitesi Beslenme, Besin Çalışmaları ve Halk Sağlığı bölüm başkanı ve “Food Politics” eserinin yazarıdır bkz. http://steinhardt.nyu.edu/steinhardt/db/faculty/1112/Dept_design/0 (ç.n)
[4] Kamu Yararı İçin Bilim ve Çevre Merkezi (The Centre for Science and Environment in the Public Interest): 1980 yılında Hindistan’da kurulmuş kamu yararı için çalışan bağımsız bir merkezdir. Bilim, teknoloji, çevre ve kalkınma konularında kamusal duyarlılık yaratmaya çalışmaktadır.
[5] Akifer: Yerkürenin yeraltı suyu taşıyan katmanı (ç.n.)
Neden yükseklik korkusu olur?
Yükseklik korkusu, genellikle düşmekten korkma ya da boşluktan tedirgin olma diye bilinir.
Ama tam da böyle değildir. Bu, esasında bir denge sorunudur.
İnsanın dengesi birkaç unsur tarafından belirlenir. Görme, dokunma ve duyma. Olağan hareketler sırasında, bütün bu unsurlar kesişir.
Ama olağan dışı bir harekette, değişik sinirler tarafından bu hareketle ilgili olarak beyne yollanan bilgiler çelişki yaratır. Beyin bunları yorumlamakta zorlanır. Deyim yerindeyse beynin "kafasi karışır".
İşte insan çok yüksek bir yerde durduğu zaman, böyle bir karışıklık meydana gelir.
Aşağı bakan göz, yerin uzaklığını saptayamaz ve beyne kesin bilgi yollayamaz. Halbuki, ayaklar sert bir şeyin üstünde durdukları için "yere dokunuyorum" mesajını verir. Bu iki farklı bilgi beyinde çelişki yaratır ve beyin, vücudun pozisyonunu netleştiremez.
Devamını Oku
Ama tam da böyle değildir. Bu, esasında bir denge sorunudur.
İnsanın dengesi birkaç unsur tarafından belirlenir. Görme, dokunma ve duyma. Olağan hareketler sırasında, bütün bu unsurlar kesişir.
Ama olağan dışı bir harekette, değişik sinirler tarafından bu hareketle ilgili olarak beyne yollanan bilgiler çelişki yaratır. Beyin bunları yorumlamakta zorlanır. Deyim yerindeyse beynin "kafasi karışır".
İşte insan çok yüksek bir yerde durduğu zaman, böyle bir karışıklık meydana gelir.
Aşağı bakan göz, yerin uzaklığını saptayamaz ve beyne kesin bilgi yollayamaz. Halbuki, ayaklar sert bir şeyin üstünde durdukları için "yere dokunuyorum" mesajını verir. Bu iki farklı bilgi beyinde çelişki yaratır ve beyin, vücudun pozisyonunu netleştiremez.
Yaşlandıkça öğrenmek neden zorlaşıyor?
Yaşlandıkça öğrenmenin zorlaşmasının nedeninin, katlanılan stres olduğu bildirildi.
Amerikalı araştırmacılar, yaşlandıkça beyinde öğrenme için gerekli olan sinir hücrelerinin stres nedeniyle büzüştüğünü ve şekillenme özelliğini yitirdiğini belirtti.
Araştırmacılar, fareler üzerinde yaptıkları incelemelerde, beynin orta yaşta, gençlikte olduğu kadar çevik olmadığının görüldüğünü, strese maruz kalan genç hayvanların toparlanabildiğini ancak orta yaşta bu kabiliyetin yitirilmeye başladığını açıkladı.
Sinai Tıp Fakültesinden John Morrison ve çalışma arkadaşları, araştırmaları çerçevesinde, fareleri birkaç saatliğine hapsederek, böylece prefrontal kortekste sinir hücrelerini değişime uğratan stres hormonlarının salgılanmasına yol açtı.
Ekip, daha sonra sinapslar oluşturmak için kullanılan sinir hücrelerinin bir bölümündeki değişiklikleri inceledi. Genç farelerde, stresli deneyime adapte olabildiklerinin göstergesi olarak bu hücrelerde değişiklikler görülürken, orta yaşlıların hücrelerinde birkaç değişiklik gözlendi, yaşlı farelerinkinde ise hiç değişiklik görülmedi.
Sonuçları Journal of Neuroscience dergisinde yayımlanan araştırma, yaşlanma sürecine yeni bir anlayış getirirken, bazı insanların neden diğerlerinden daha çabuk çöktüklerinin açıklanmasına yardım edebileceği düşünülüyor.
Devamını Oku
Amerikalı araştırmacılar, yaşlandıkça beyinde öğrenme için gerekli olan sinir hücrelerinin stres nedeniyle büzüştüğünü ve şekillenme özelliğini yitirdiğini belirtti.
Araştırmacılar, fareler üzerinde yaptıkları incelemelerde, beynin orta yaşta, gençlikte olduğu kadar çevik olmadığının görüldüğünü, strese maruz kalan genç hayvanların toparlanabildiğini ancak orta yaşta bu kabiliyetin yitirilmeye başladığını açıkladı.
Sinai Tıp Fakültesinden John Morrison ve çalışma arkadaşları, araştırmaları çerçevesinde, fareleri birkaç saatliğine hapsederek, böylece prefrontal kortekste sinir hücrelerini değişime uğratan stres hormonlarının salgılanmasına yol açtı.
Ekip, daha sonra sinapslar oluşturmak için kullanılan sinir hücrelerinin bir bölümündeki değişiklikleri inceledi. Genç farelerde, stresli deneyime adapte olabildiklerinin göstergesi olarak bu hücrelerde değişiklikler görülürken, orta yaşlıların hücrelerinde birkaç değişiklik gözlendi, yaşlı farelerinkinde ise hiç değişiklik görülmedi.
Sonuçları Journal of Neuroscience dergisinde yayımlanan araştırma, yaşlanma sürecine yeni bir anlayış getirirken, bazı insanların neden diğerlerinden daha çabuk çöktüklerinin açıklanmasına yardım edebileceği düşünülüyor.
Terleme - Neden Terleriz?
Neden Terleriz?
Genel olarak sıcaklığının yükseldiği, dans, spor gibi fiziksel aktiviteler sırasında terleriz. Terleyerek vücudumuzun ısısını sabit tutmuş oluruz. Bunun için vücuda yayılmış en az 2 milyon ter bezi görev yapmaktadır. Fiziksel aktiviteler dışında da heyecan, korku, utanma ve sıkılma gibi pek çok olay, fizyolojik bir neden olmadığı halde bizi terletir.
Devamını Oku
Genel olarak sıcaklığının yükseldiği, dans, spor gibi fiziksel aktiviteler sırasında terleriz. Terleyerek vücudumuzun ısısını sabit tutmuş oluruz. Bunun için vücuda yayılmış en az 2 milyon ter bezi görev yapmaktadır. Fiziksel aktiviteler dışında da heyecan, korku, utanma ve sıkılma gibi pek çok olay, fizyolojik bir neden olmadığı halde bizi terletir.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
aktivite,
alkol,
antiperspirant,
buharlaşma,
dans,
deodorant,
deri,
kahve,
kan dolaşımı,
koku,
metabolizma
Hamilelikte kasık karın ve ağrısı neden olur?
Hamilelikte karın ve kasık ağrısı
Hamileliğin ilk haftalarında ve son aylarda, doğum yaklaşırken farklı sebeplerle anne adayında zaman zaman karın ve kasık ağrıları görülebilir. Hamilelerde görülen bu ağrıların nedenleri olabilir.
Ağrılara neden olan bazı sebepler önemsiz ve tedavi gerektirmeyen türden olabileceği gibi bazıları önemlidir ve tedavinin yanı sıra hastaneye yatış bile gerektirebilir. Çoğu kadında hamileliğin ilk günlerinde, adetin gecikmesi ile birlikte karın ve kasık bölgelerinde hafif rahatsızlık hissi oluşması normal bir durumdur.
Devamını Oku
Hamileliğin ilk haftalarında ve son aylarda, doğum yaklaşırken farklı sebeplerle anne adayında zaman zaman karın ve kasık ağrıları görülebilir. Hamilelerde görülen bu ağrıların nedenleri olabilir.
Ağrılara neden olan bazı sebepler önemsiz ve tedavi gerektirmeyen türden olabileceği gibi bazıları önemlidir ve tedavinin yanı sıra hastaneye yatış bile gerektirebilir. Çoğu kadında hamileliğin ilk günlerinde, adetin gecikmesi ile birlikte karın ve kasık bölgelerinde hafif rahatsızlık hissi oluşması normal bir durumdur.
7 Haziran 2011 Salı
Kariyer Koçluğu nedir?
Yaptığınız işten hem keyif alın hem para kazanın
Kariyer Koçluğu nedir?
Kariyerinde değişiklik yapmak ya da bulunduğu yerde performansını artırmak isteyen kişilerin, kendilerini kariyerlerinde nasıl ifade edecekleri veya nasıl yol almak istedikleri konusunda yardımcı olur. Kısacası “Şu anda nerdeyim” ve “Nerede olmak istiyorum” sorularına cevap ararken, kişinin kariyerinde kendisine 360 derece bakmasını sağlar.
Hipokondriazis Nedir ?
Hipokondriyazis, bilinen tıbbi bir nedeni bulunamayan ciddi bir hastalığı olduğuna dair korku ve aşırı uğraşma ile giden, hastanın gerçek dışı fiziksel semptomlarının veya hislerinin yanlış çarpıtmasından kaynaklanır.
Devamını Oku
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
Hipokondriazis,
Nöroloji,
Psikiyatri,
Psikiyatrist,
Psikolog,
Psikoterapi
Biofeedback Nedir ?
BİOFEEDBACK
Biofeedback, normalde bilinç dışı çalışan bedensel işlevler üzerinde kişinin bir miktar istemli denetim kazanmasına olanak veren bir çabayla, bir veya daha fazla fizyolojik süreçlerle ilgili olarak kişiye bilgi sağlar. Biofeedback, otonomik tepkilerin edimsel (operan) ya da araçlı koşullanma süreci ile denetlenebildiği kavramına bağlanır. Anksiyete ya da gerginliğin fizyolojik belirtileri (örneğin; baş ağrıları, taşikardi ve ağrı), hastanın gerginlik ve gevşeme arasındaki farklardan haberdar olması öğretilerek azaltılabilir. Neal Miller normalde istemsiz otonomik sinir sisteminin uygun geri bildirim kullanarak edimsel olarak koşullandırılabileceğini göstererek biofeedback’in tıbbi gücünü kanıtlamıştır.
Devamını Oku
Biofeedback, normalde bilinç dışı çalışan bedensel işlevler üzerinde kişinin bir miktar istemli denetim kazanmasına olanak veren bir çabayla, bir veya daha fazla fizyolojik süreçlerle ilgili olarak kişiye bilgi sağlar. Biofeedback, otonomik tepkilerin edimsel (operan) ya da araçlı koşullanma süreci ile denetlenebildiği kavramına bağlanır. Anksiyete ya da gerginliğin fizyolojik belirtileri (örneğin; baş ağrıları, taşikardi ve ağrı), hastanın gerginlik ve gevşeme arasındaki farklardan haberdar olması öğretilerek azaltılabilir. Neal Miller normalde istemsiz otonomik sinir sisteminin uygun geri bildirim kullanarak edimsel olarak koşullandırılabileceğini göstererek biofeedback’in tıbbi gücünü kanıtlamıştır.
Hipnoz Nedir - Hipnoz Hakkında
HİPNOZ
Hipnozda temel özellik nesnel deneysel değişimdir. Hipnoz, diğer bir kişinin telkinlerine açık olma ve artmış odaksal yoğunlaşma durumu olarak tanımlanan karmaşık bir ruhsal olaydır. Bilinçte bir değişim durumu, çözülme durumu ve bir baskılanma evresi şeklinde de tanımlanmaktadır.
Modern hipnoz Avustralyalı hekim Friedrick anton mesmer (1734–1815) ile başladı. Hipnoz terimi, kişide özel bir uyku durumu olduğuna inanan İskoçyalı hekim James Braid (1795–1860) tarafından 1840’larda kullanılmaya başladı. (Hipnoz uykunun Yunanca karşılığı bir sözcüktür.)
Devamını Oku
Hipnozda temel özellik nesnel deneysel değişimdir. Hipnoz, diğer bir kişinin telkinlerine açık olma ve artmış odaksal yoğunlaşma durumu olarak tanımlanan karmaşık bir ruhsal olaydır. Bilinçte bir değişim durumu, çözülme durumu ve bir baskılanma evresi şeklinde de tanımlanmaktadır.
Modern hipnoz Avustralyalı hekim Friedrick anton mesmer (1734–1815) ile başladı. Hipnoz terimi, kişide özel bir uyku durumu olduğuna inanan İskoçyalı hekim James Braid (1795–1860) tarafından 1840’larda kullanılmaya başladı. (Hipnoz uykunun Yunanca karşılığı bir sözcüktür.)
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
Hipnoz Hakkında,
Hipnoz Nedir
Fitness Nedir 2
Fitness kelimesi Sağlıklı ve formda olmak anlamında kullanıllır. Dilimize de fitness olarak girmiştir. Fit olmak demektir. Bilindiği gibi fit olmak demek orantılı olmak ödeşmek anlamlarını da içerir. Spor ve egzersizle uğraşanlar fit olmayı vücudun orantılı ve kuvvetli olmasını belirtmek için kullanırlar. Fit olan vücut orantılıdır, sağlıklıdır.
Devamını Oku
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
fitness,
fitness nasıl,
fitness nedir
FITNESS VE FAYDALARI Fitness nedir? nasıl yapılır?
Fitness nedir? nasıl yapılır?
Fitness kelime anlamı olarak "Sağlıklı ve formda olmak"dır.
Bir çok egzersize dayalı bir spordur.
Diğer bütün sporlardan farklı olarak temelde kasların tek tek aletli ya da aletsiz çalıştırılmasıyla sıkılaştırılması ve güçlendirilmesi amaçlanır.
Devamını Oku
Fitness kelime anlamı olarak "Sağlıklı ve formda olmak"dır.
Bir çok egzersize dayalı bir spordur.
Diğer bütün sporlardan farklı olarak temelde kasların tek tek aletli ya da aletsiz çalıştırılmasıyla sıkılaştırılması ve güçlendirilmesi amaçlanır.
Temel Tasarim Nedir ?
TEMEL TASARIM NEDİR?
Bir görsel çalışma oluşturulurken farkında olarak veya olmayarak bir takım kurallardan, ilkelerden ve araçlardan yararlanılır
bunları iki ana başlık altında toplayabiliriz.
KOMPOZİSYON ve BİÇİMLENDİRME
Devamını Oku
Bir görsel çalışma oluşturulurken farkında olarak veya olmayarak bir takım kurallardan, ilkelerden ve araçlardan yararlanılır
bunları iki ana başlık altında toplayabiliriz.
KOMPOZİSYON ve BİÇİMLENDİRME
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
Temel Tasarim
Sera Etkisi Nedir?
Sera Etkisi Nedir?
Uzun dönemde, yeryüzünün, güneşten aldığı enerji kadar enerjiyi uzaya vermesi gerekir. Güneş enerjisi yeryüzüne kısa dalga boyu radyasyon olarak ulaşır. Gelen radyasyonun bir bölümü, yeryüzünün yüzeyi ve atmosfer tarafından geri yansıtılır. Ama bunun büyük bölümü, atmosferden geçerek yeryüzünü ısıtır. Yeryüzü bu enerjiden, uzun dalga boyu, kızılötesi radyasyonla kurtulur.
Gezegenimizin yüzeyi tarafından yukarıya salınan kızılötesi radyasyonun büyük bölümü atmosferdeki su buharı, karbondioksit ve doğal olarak oluşan diğer “sera gazları” tarafından emilir. Bu gazlar enerjinin, yeryüzünden geldiği gibi doğrudan uzaya geçmesini engeller. Birbiriyle etkileşimli birçok süreç (radyasyon, hava akımları, buharlaşma, bulut oluşumu ve yağmur dahil) enerjiyi atmosferin daha üst tabakalarına taşır ve enerji oradan uzaya aktarılır. Bu daha yavaş ve dolaylı süreç bizim için bir şanstır; çünkü yeryüzünün yüzeyi enerjiyi uzaya hiç engelsiz gönderebilseydi, o zaman yeryüzü soğuk ve yaşamsız bir yer, Mars gibi çıplak ve ıssız bir gezegen olurdu.
Atmosferdeki gazların gelen güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle Yerküre’nin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır.
Devamını Oku
Uzun dönemde, yeryüzünün, güneşten aldığı enerji kadar enerjiyi uzaya vermesi gerekir. Güneş enerjisi yeryüzüne kısa dalga boyu radyasyon olarak ulaşır. Gelen radyasyonun bir bölümü, yeryüzünün yüzeyi ve atmosfer tarafından geri yansıtılır. Ama bunun büyük bölümü, atmosferden geçerek yeryüzünü ısıtır. Yeryüzü bu enerjiden, uzun dalga boyu, kızılötesi radyasyonla kurtulur.
Gezegenimizin yüzeyi tarafından yukarıya salınan kızılötesi radyasyonun büyük bölümü atmosferdeki su buharı, karbondioksit ve doğal olarak oluşan diğer “sera gazları” tarafından emilir. Bu gazlar enerjinin, yeryüzünden geldiği gibi doğrudan uzaya geçmesini engeller. Birbiriyle etkileşimli birçok süreç (radyasyon, hava akımları, buharlaşma, bulut oluşumu ve yağmur dahil) enerjiyi atmosferin daha üst tabakalarına taşır ve enerji oradan uzaya aktarılır. Bu daha yavaş ve dolaylı süreç bizim için bir şanstır; çünkü yeryüzünün yüzeyi enerjiyi uzaya hiç engelsiz gönderebilseydi, o zaman yeryüzü soğuk ve yaşamsız bir yer, Mars gibi çıplak ve ıssız bir gezegen olurdu.
Atmosferdeki gazların gelen güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle Yerküre’nin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır.
Abartma Nedir
Abartma, genel anlamda bir şeyi olduğundan üstün ya da aşağı gösterme sanatı. Eski adı mübalâğadır. Edebiyatta abartma, anlatımı güzel ve etkili kılmak için başvurulan bir söz sanatıdır.
Günlük dilde ve yazı dilinde zaman zaman abartmaya başvurulur. Bir olayı ya da yeri anlatırken beğendiğimiz özelliklerini olduğundan biraz farklı anlatarak beğenimizin derecesini artırmış oluruz. Hoşa gitmeyen bir durumu anlatırken de gerçeği olduğundan daha aşağı göstererek beğenimizin derecesini azaltırız. Çok yorulunca “öldüm”, biraz üşüyünce de “dondum” dediğimizde abartma yapmış oluruz. Avcı öyküleri, günlük dildeki abartmalara iyi bir örnektir. Burada önemli olan, abartmanın mantık sınırlarını aşmamasıdır.
Abartma, yazınsal bir sanat olarak yazı dilinde de sık kullanılır. Romanlarda, öykülerde, şiirlerde gerekirse abartmaya başvurulur. Abartma, yerli yerinde kullanıldığında anlatımı güçlendirir.
Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
Kalktı takalar.
Devamını Oku
Günlük dilde ve yazı dilinde zaman zaman abartmaya başvurulur. Bir olayı ya da yeri anlatırken beğendiğimiz özelliklerini olduğundan biraz farklı anlatarak beğenimizin derecesini artırmış oluruz. Hoşa gitmeyen bir durumu anlatırken de gerçeği olduğundan daha aşağı göstererek beğenimizin derecesini azaltırız. Çok yorulunca “öldüm”, biraz üşüyünce de “dondum” dediğimizde abartma yapmış oluruz. Avcı öyküleri, günlük dildeki abartmalara iyi bir örnektir. Burada önemli olan, abartmanın mantık sınırlarını aşmamasıdır.
Abartma, yazınsal bir sanat olarak yazı dilinde de sık kullanılır. Romanlarda, öykülerde, şiirlerde gerekirse abartmaya başvurulur. Abartma, yerli yerinde kullanıldığında anlatımı güçlendirir.
Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
Kalktı takalar.
Adalet Divanı Nedir
Devletler arasındaki birtakım hukuk anlaşmazlıklarına bakan ve merkezi Lâhey’de bulunan uluslar arası mahkeme. Adalet Divanı, yargılama ve görüş bildirme yetkisine sahiptir ve en yüksek adlî makamdır. Adalet Divanının verdiği kararların hiçbiri temyiz edilemez.
Adalet Divanı, 15 yargıç ve onlara yardımcı olan dokuz yasa sözcüsünden oluşur.
Divan’ın görevi; Avrupa antlaşmalarının hukuka uygun olarak yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır.
Devamını Oku
Adalet Divanı, 15 yargıç ve onlara yardımcı olan dokuz yasa sözcüsünden oluşur.
Divan’ın görevi; Avrupa antlaşmalarının hukuka uygun olarak yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
Adalet Divanı
Adrenalin Nedir - Adrenalin hormonu
Omurgalıların böbrek üstü bezlerindeki adrenal bezlerinden salgılanan bir hormon. Bu hormonu bazı omurgasızlar da salgılar. Adrenalin, kalp atış hızını yükseltir, kas, beyin ve kalpteki kan damarlarını genişletir ve ötekilerini daraltır, gözbebeğini büyütür, tüyleri dikleştirir, terlemeyi artırır, glikoz oluşumunu hızlandırır.
Adrenalin hormonu korku, heyecan ve kızgınlık durumlarında salgılanır ve canlının bedenini savunma, saldırma ya da kaçma işlevlerine hazırlar.
Devamını Oku
Adrenalin hormonu korku, heyecan ve kızgınlık durumlarında salgılanır ve canlının bedenini savunma, saldırma ya da kaçma işlevlerine hazırlar.
Anı Nedir - Anı Çeşitleri
Bir kimsenin yaşadığı, gördüğü, içinde bulunduğu olayları, durumları ve yaşantıları anlatan yazı türü. Anı türüne hatıra da denir. Ünlü yazar André Gide’ye göre anı yazmak, “Ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.” Yahya Kemal’e göre de “Ömrümüz anılardan oluşmuştur. Ömrü ileriye doğru uzatmak pek elimizde olmadığına göre kendimizi geçmişe verip uzun yaşamalıyız.”
Devamını Oku
Anlam Nedir
Bir sözcüğün, tümcenin, söz öbeğinin ya da dizenin anlattığı duygu, düşünce ve yargı. Sözcüğün Arapça kökenli eş anlamlısı manadır.
Sözcüklerin bazılarının birden çok anlama gelmesi, dillerin zenginliğinin ölçütlerindendir. Bu nedenle sözcüklerin gerçek anlamı, değişmece anlamı (mecaz anlamı), temel anlamı ve yan anlamı vardır.
Sözcüğün anlamını belirleyen temel etken kullanımıdır. Sözcüğün tümce içindeki kazandığı anlam kullanılış anlamıdır ve asıl önem taşıyan anlamı da budur.
Devamını Oku
Sözcüklerin bazılarının birden çok anlama gelmesi, dillerin zenginliğinin ölçütlerindendir. Bu nedenle sözcüklerin gerçek anlamı, değişmece anlamı (mecaz anlamı), temel anlamı ve yan anlamı vardır.
Sözcüğün anlamını belirleyen temel etken kullanımıdır. Sözcüğün tümce içindeki kazandığı anlam kullanılış anlamıdır ve asıl önem taşıyan anlamı da budur.
Ağız Nedir - Ağız Hakkında
İnsan ve hayvanların besinlerini aldığı, dudaklar arasındaki açıklık. Ağız yapıları her canlı grubunda, beslenme özelliğine göre değişiklik gösterir. Örneğin ilkel omurgalı canlılarda çene yoktur. Gelişmiş olanlarda çene besinin alınmasına ve üzerinde bulunan dişler de besinin daha iyi değerlendirilmesine yardımcı olur. İnsanlarda ve bazı otçul memelilerde, ağza alınan besin öncelikle mekanik olarak parçalanır ve tükürükle ilk sindirim işlemi başlar. Ağız boşluğu çevresindeki tükürük bezlerinden salgılanan tükürük, besinin bir bölümünü ıslatır ve çözer. Böylece, sindirim kanalının sonraki bölümlerinden geçmesi kolaylaşır. İnsan tükürüğünde bulunan nişasta parçalayıcı bir enzim, besinlerdeki nişastanın ağızda parçalanmaya başlamasını sağlar.
Devamını Oku
6 Haziran 2011 Pazartesi
Harem sadece Osmanlı’da mı vardı? Yapısı nasıldı?
Harem’in gizemleri
Harem sadece Osmanlı’da mı vardı? Yapısı nasıldı? Cariyeler sadece saraya satılan kölelerden mi oluşuyordu? Harem dışından biriyle evlenmek isteyen padişahların başına neler geldi? Dünden bugüne tartışmaların odağında olan haremi NTV Tarih’ten Derya Tulga ile konuştuk.
John Frederick Lewis'in 1873 tarihli tablosunda resmedilen harem hayatı.
Türk toplumunun tarihe olan ilgisi son dönemde hızla yükseldi. Tarihi romanların, tarih kitaplarının ya da televizyonlarda yayınlanan tarih programlarının artan sayısına bakıldığında bunu açıkça görmek mümkün. Son günlerde ise tarihe bakış ve beraberinde gelen tartışmalar ülke gündeminin en üst basamağına yerleşti. Tartışmanın odağında bir televizyon dizisi var. Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın hayatlarını anlatan ‘Muhteşem Yüzyıl’ anlattıkları ve anlatmadıkları ile tartışmaları alevlendirdi. Daha önce pek de yapılmamış bir biçimde padişahın özel hayatı dizide kurgulanınca peşi sıra itirazlar yükseldi.
Devamını Oku
Harem sadece Osmanlı’da mı vardı? Yapısı nasıldı? Cariyeler sadece saraya satılan kölelerden mi oluşuyordu? Harem dışından biriyle evlenmek isteyen padişahların başına neler geldi? Dünden bugüne tartışmaların odağında olan haremi NTV Tarih’ten Derya Tulga ile konuştuk.
John Frederick Lewis'in 1873 tarihli tablosunda resmedilen harem hayatı.
Türk toplumunun tarihe olan ilgisi son dönemde hızla yükseldi. Tarihi romanların, tarih kitaplarının ya da televizyonlarda yayınlanan tarih programlarının artan sayısına bakıldığında bunu açıkça görmek mümkün. Son günlerde ise tarihe bakış ve beraberinde gelen tartışmalar ülke gündeminin en üst basamağına yerleşti. Tartışmanın odağında bir televizyon dizisi var. Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın hayatlarını anlatan ‘Muhteşem Yüzyıl’ anlattıkları ve anlatmadıkları ile tartışmaları alevlendirdi. Daha önce pek de yapılmamış bir biçimde padişahın özel hayatı dizide kurgulanınca peşi sıra itirazlar yükseldi.
Erkekte kısırlık nedeni Varikosel Nedir?
Eşlerini gebe bırakamayan erkeklerde en sık rastlanan anormalliklerin başında varikosel gelir. Testislerden kirli kanı taşıyan damar sistemindeki genişlemelere, Pampiniform pleksus yani varikosel adı verilir.
Varikosel ile kısırlık arasındaki ilişkiyi birçok değişik açıdan incelemekte yarar var.
Varikosel gözle görülebilir, elle hissedilebilir veya Doppler ultrason incelemesi ile saptanabilir. Doppler ultrason ile saptandığında subklinik varikosel adı verilir. Mağdur olan erkeklerde kısırlık dışında en belirgin yakınma kronik kasık ağrısı ve baskı hissidir. Bugün için sadece gözle görülen veya elle hissedilen varikoselin önemli olduğu kabul edilir.
Varikosel görülme sıklığı
Devamını Oku
Varikosel ile kısırlık arasındaki ilişkiyi birçok değişik açıdan incelemekte yarar var.
Varikosel gözle görülebilir, elle hissedilebilir veya Doppler ultrason incelemesi ile saptanabilir. Doppler ultrason ile saptandığında subklinik varikosel adı verilir. Mağdur olan erkeklerde kısırlık dışında en belirgin yakınma kronik kasık ağrısı ve baskı hissidir. Bugün için sadece gözle görülen veya elle hissedilen varikoselin önemli olduğu kabul edilir.
Varikosel görülme sıklığı
Myomektomi (Myom) Nedir?
Uterusun kas hücrelerinden köken alan iyi huylu tümörler myom olarak adlandırılır. Myomlar kadın üreme sisteminde en sık karşılaşılan tümörlerdir.
Her 4-5 kadından birisinde büyük ya da küçük bir myom bulunmaktadır. Myomlar genelde herhangi bir belirti vermezler ve rutin incelemelerde saptanırlar ve bu nedenle tedavi edilmeleri de gerekmez.
Devamını Oku
Her 4-5 kadından birisinde büyük ya da küçük bir myom bulunmaktadır. Myomlar genelde herhangi bir belirti vermezler ve rutin incelemelerde saptanırlar ve bu nedenle tedavi edilmeleri de gerekmez.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
myom,
myomektomi,
nedir
Erken Menopoz nedir?
Düşük yumurta sayısı erken menopozun habercisi olabilir. Hollanda'da yapılan bir çalışmanın sonucu tüp bebek tedavisi gören kadınlarda toplanan yumurta sayısı ile menopoz yaşının ilişkili olabileceğini düşündürüyor.
Araştırmaya göre tedavi sırasında az sayıda yumurta geliştiren kadınların erken menopoza girme olasılıkları daha yüksek Amsterdam'da yer alan Hollanda Kanser Enstitüsünde yapılan bu araştırmanın verileri aynı biyolojik yaşta olmalarına rağmen kadınların yumurtalık fonksiyonlarını farklı zamanlarda kaybetmelerini açıklayan üreme sisteminin yaşlanması kavramının destekliyor.
Devamını Oku
Araştırmaya göre tedavi sırasında az sayıda yumurta geliştiren kadınların erken menopoza girme olasılıkları daha yüksek Amsterdam'da yer alan Hollanda Kanser Enstitüsünde yapılan bu araştırmanın verileri aynı biyolojik yaşta olmalarına rağmen kadınların yumurtalık fonksiyonlarını farklı zamanlarda kaybetmelerini açıklayan üreme sisteminin yaşlanması kavramının destekliyor.
Mol gebelik (Üzüm Gebelik) Nedir ?,
Plasentanın anormal gelişimi sonucunda rahmin içerisinde üzüm tanesi biçimden bol miktarda oluşumun meydana gelmesine - halk arasında üzüm gebeliği – mol gebelik denir.
Mol gebeliğin görülme oranı 1000’de bir olmakla birlikte daha mol gebelik geçirmiş olan kadınlarda görülme riski 10 kat artar. Bir başka deyişle daha önce mol gebelik geçirilmiş ise görülme oranı 100’de 1’e yükselir.
Devamını Oku
Mol gebeliğin görülme oranı 1000’de bir olmakla birlikte daha mol gebelik geçirmiş olan kadınlarda görülme riski 10 kat artar. Bir başka deyişle daha önce mol gebelik geçirilmiş ise görülme oranı 100’de 1’e yükselir.
5 Haziran 2011 Pazar
Mantar Nedir? Mantar Çeşitleri, Mantar Fotoğraflar
Bilim adamlarının üzerinde uzun yıllar tartıştığı ve halen bir karara varamadığı bir konudur mantarların ne olduğu.
Mantar nedir? Bir bitki mi, yoksa hayvan mı? Yoksa, ikisi de değil de kendi başına bir varlık mı?Mantarlar,
hayvanlar ve bitkiler alemi arasında yer alan canlılar olarak kabul edilmektedir.Hareket etme yeteneklerinin olmayışı,hücrelerinin çevresinde bir çeperin varlığı,sporla çoğalmaları nedeni ile bitki olarak kabul edilirken, klorofil içermemeleri,kök,gövde,yaprak gibi organlarının bulunmayışıyla bitkilerden farklılık gösterdiği ileri sürülmektedir.
Mantarlar kök,gövde,yaprak,tohum gibi organlara sahip değildir.Üremeleri sporlar ile ya da tomurcuklanma ile gerçekleşir.Aşağıdaki şekilde Beyaz Şapkalı Mantar (Agaricus bisporus)’un sporlar ile üremesi şematize olarak
görülmektedir.
Sporlar,mantarlar için yüksek yapılı bitkilerdeki tohum gibidir.Mantarlar bu yapıdan meydana gelirler.
Şapkalı mantarların şapkalarının hemen altında Lamel denilen bir yapı bulunmaktadır.Sporlar bu yapıda oluşurlar.Olgunlaştıktan sonra rüzgar gibi çevre faktörlerinin etkisi ile etrafa yayılırlar.Uygun ortam bulduklarında
çimlenerek “Primer misel” adı verilen yapıyı oluştururlar.Bu yapıdan ise “Sekonder misel” adı verilen
yapılar meydana gelir.Üstün yapılı bitkiler denilen kök,gövde yaprak gibi yapılara sahip olan bitkilerdeki toprak altı organları,mantarlardaki miseller olarak düşünülebilir.Misellerin toprak altında yayılımının ardından
mantarın toprak üstü organları olarak kabul edebileceğimiz yapılar oluşmaya başlar.
Toprak üzerinde ilk meydana gelen yapıya “Primordium” adı verilir.Bu yapı olgun mantarın taslağı şeklindedir.
Primordiumun gelişmesi ile genç ve olgun mantar meydana gelir.Çok basit olarak anlatılan bu oluşum her
mantar için geçerli olmasa da en çok bilinen türleri barındıran ve mantarların sistematikte alt bölümü olan
“basidiomycotina” için aşağı-yukarı aynıdır.
Mantarların tomurcuklanma ile üremesi için günlük hayatımızda hamur,peynir vs. yapımında yararlandığımız maya mantarlarının üremesi verilebilir..
Tomurcuklanma, maya hücresinin tepesinde bir tomurcuk oluşması ile başlar.
Ardından çekirdek bu tomurcuğa doğru uzamaya başlar.Uzama sürerken hücre ve çekirdek organelleri kendilerini eşlerler.Eşlemeler yeni oluşacak hücre içindir.Ardından çekirdek ve hücre ikiye ayrılır ve
yeni hücre meydana gelir.Bu olay birbiri ardınca devam ederek bir hücreden birçok yeni hücre meydana gelir.
Yoğurt ve peynir vs. yapımında beklemenin nedeni bu maya hücrelerinin tomurcuklanarak kendilerini eşlemeleri içindir.Mantarların şekilleri ve büyüklükleri de birbirinden farklıdır.Beyaz şapkalı mantarlar çıplak gözle rahatlıkla görülebilirken,maya mantarları gibi tek hücreli mantarlar ancak mikroskop ile teşhis edilebilir.Sol tarafta görülen
Zeytin mantarı (Pleurotus olearius) çıplak gözle görünür ve farklı bir yapıdadır. Sağ tarafta ise
Aspergillus cinsi mantarın fotoğrafı görülmektedir.O kadar küçüktür ki,
bu görüntü ancak elektron mikroskobu ile elde edilebilmiştir
Mantarların beslenme şekli de üstün bitkilerden çok farklıdır.Üstün bitkiler gibi klorofil barındırmadıklarından
kendi besinlerini kendileri elde edemezler.Bu nedenle besinlerini başka canlılar üzerinde
parazit ve çürükçül olarak sağlayabilirler
.Kültür mantarlarının yetiştirilmesi için farklı ortamların sağlanmasının nedeni budur.Mantarların bu özelliklerinin
biyolojik denge açısından büyük önemi vardır.Büyük yapılar bu şekilde parçalanarak küçülmekte ve
bitkiler tarafından tekrar kullanılmaktadır.Ancak mantarların bu özelliklerinin büyük zararları da vardır: Aspergillus ve penicillium
hastalık etmenidir.Pek çok mantar türünün insanlarda,hayvanlarda ve bitkilerde hastalık yaptığı bilinmektedir.Bununla beraber
Aspergillus ve Penicillium gibi mantarların bazı türleri aynı anda büyük faydaları olan mantarlardır.
Özellikle beslenme sanayiinde sık kullanılan “Glutamit asit” bu mantarlar tarafından sentezlenir
Agaricus bisporus
Kültür mantarları içerisinde Agaricus bisporus bütün dünyada ve ülkemizde en fazla tanınan ve
yetiştiriciliği yapılan türdür.İlk kez 16. yy.’da Fransa’da kültüre alınan bu türün yetiştiriciliği II. Dünya
Savaşı’nda ortaya çıkan gıda sıkıntısı nedeniyle önem kazanmış,günümüzde de ayrı bir gıda
endüstrisi haline gelmiştir.Halen dünyada üretimi en çok yapılan mantar türüdür.
Agaricus bisporus Şapkalı Mantarlar’dan Agaricacea familyasının mensubu türlerdendir.
Beyaz,saman sarısı,krem veya açık kahverengi renklerde 3-4 cm çapında şapkası bulunmaktadır.
Şapkanın altında genç dönemde açık ya da koyu pembe,olgunlaştıkça koyu kahverengi renk alan,
mantarın üreme organları,lameller bulunur.
Agaricus bisporus yetiştiriciliği genellikle mağara,tünel,mahzen,bodrum ya da benzeri yerlerde yapılmaktadır.
Yetiştiriciliği için başlıca 3 sistem bulunmaktadır.Bunlar: Ranza sistemi,kasa sistemi ve torba sistemidir.
En çok tercih ve tavsiye edilen modern yetiştirme yerlerinde torba sisteminin uygulanmasıdır.
Pleurotus spp
Kültür mantarları içerisinde Pleurotus türleri ülkemizde Agaricus türlerinin ardından en fazla tanınan ve
yetiştirilen mantarlardır.Ülkemizde “Kayın Mantarı” ya da “Kavak Mantarı” olarak tanınan bu türler
ağaçları tahrip eden mantarlardır.Kısmen ya da tamamen çürümüş ya da devrilmiş kızılağaç,akçaağaç,kavak
ya da kayın gibi pek çok ağaç kütükleri üzerinde yetişir.Daha çok ılıman bölgelerde nehir
vadilerinde sonbahar,erken kış ve ilkbaharda görülürler.
Bu mantarların şapkaları yetişme koşullarına ve tipine bağlı olarak 15 cm çapına kadar büyüyebilir.
Genel olarak kirli beyazdan gri,morumsu-gri ve gri-kahverengine kadar değişen renklerde görülür.
Şapka dil şeklinde,kenarları düz ya da kıvrıktır.Şapkanın hemen altında bulunan ve üreme organları
olan lameller beyazımsı gri,aşağıya doğru sarkık,geniş yüzeyli ve uzunlu kısalıdır.
Pleurotus spp. Kültürü 20. yy.’ın başlarında kesilmiş ya da köklü ağaç kütüklerine aşılanmasıyla başlamıştır.
Açıkta yetiştiriciliğin mevsimlere bağlı olması,mantarın ancak ilkbahar ve sonbahar aylarında meydana gelmesi,
bu türlerin kapalı koşullarda ve suni olarak yetiştirilmesine yöneltmiştir.
Halen tercih edilen kapalı koşullarda mısır koçanı,saman,talaş ve mantar kompostu üzerinde yetiştiriciliktir.
Halen kültürü yapılan 3 Pleurotus türü bulunmaktadır.Bunlardan Pleurotus sajor-caju ve
Pleurotus florida yazlık,Pleurotus ostreatus kışlıktır
Shiitake
Ülkemizde “Meşe Mantarı” olarak adlandırılan Shiitake’nin yabani tipleri yalnızca
Devamını Oku
Mantar nedir? Bir bitki mi, yoksa hayvan mı? Yoksa, ikisi de değil de kendi başına bir varlık mı?Mantarlar,
hayvanlar ve bitkiler alemi arasında yer alan canlılar olarak kabul edilmektedir.Hareket etme yeteneklerinin olmayışı,hücrelerinin çevresinde bir çeperin varlığı,sporla çoğalmaları nedeni ile bitki olarak kabul edilirken, klorofil içermemeleri,kök,gövde,yaprak gibi organlarının bulunmayışıyla bitkilerden farklılık gösterdiği ileri sürülmektedir.
Mantarlar kök,gövde,yaprak,tohum gibi organlara sahip değildir.Üremeleri sporlar ile ya da tomurcuklanma ile gerçekleşir.Aşağıdaki şekilde Beyaz Şapkalı Mantar (Agaricus bisporus)’un sporlar ile üremesi şematize olarak
görülmektedir.
Sporlar,mantarlar için yüksek yapılı bitkilerdeki tohum gibidir.Mantarlar bu yapıdan meydana gelirler.
Şapkalı mantarların şapkalarının hemen altında Lamel denilen bir yapı bulunmaktadır.Sporlar bu yapıda oluşurlar.Olgunlaştıktan sonra rüzgar gibi çevre faktörlerinin etkisi ile etrafa yayılırlar.Uygun ortam bulduklarında
çimlenerek “Primer misel” adı verilen yapıyı oluştururlar.Bu yapıdan ise “Sekonder misel” adı verilen
yapılar meydana gelir.Üstün yapılı bitkiler denilen kök,gövde yaprak gibi yapılara sahip olan bitkilerdeki toprak altı organları,mantarlardaki miseller olarak düşünülebilir.Misellerin toprak altında yayılımının ardından
mantarın toprak üstü organları olarak kabul edebileceğimiz yapılar oluşmaya başlar.
Toprak üzerinde ilk meydana gelen yapıya “Primordium” adı verilir.Bu yapı olgun mantarın taslağı şeklindedir.
Primordiumun gelişmesi ile genç ve olgun mantar meydana gelir.Çok basit olarak anlatılan bu oluşum her
mantar için geçerli olmasa da en çok bilinen türleri barındıran ve mantarların sistematikte alt bölümü olan
“basidiomycotina” için aşağı-yukarı aynıdır.
Mantarların tomurcuklanma ile üremesi için günlük hayatımızda hamur,peynir vs. yapımında yararlandığımız maya mantarlarının üremesi verilebilir..
Tomurcuklanma, maya hücresinin tepesinde bir tomurcuk oluşması ile başlar.
Ardından çekirdek bu tomurcuğa doğru uzamaya başlar.Uzama sürerken hücre ve çekirdek organelleri kendilerini eşlerler.Eşlemeler yeni oluşacak hücre içindir.Ardından çekirdek ve hücre ikiye ayrılır ve
yeni hücre meydana gelir.Bu olay birbiri ardınca devam ederek bir hücreden birçok yeni hücre meydana gelir.
Yoğurt ve peynir vs. yapımında beklemenin nedeni bu maya hücrelerinin tomurcuklanarak kendilerini eşlemeleri içindir.Mantarların şekilleri ve büyüklükleri de birbirinden farklıdır.Beyaz şapkalı mantarlar çıplak gözle rahatlıkla görülebilirken,maya mantarları gibi tek hücreli mantarlar ancak mikroskop ile teşhis edilebilir.Sol tarafta görülen
Zeytin mantarı (Pleurotus olearius) çıplak gözle görünür ve farklı bir yapıdadır. Sağ tarafta ise
Aspergillus cinsi mantarın fotoğrafı görülmektedir.O kadar küçüktür ki,
bu görüntü ancak elektron mikroskobu ile elde edilebilmiştir
Mantarların beslenme şekli de üstün bitkilerden çok farklıdır.Üstün bitkiler gibi klorofil barındırmadıklarından
kendi besinlerini kendileri elde edemezler.Bu nedenle besinlerini başka canlılar üzerinde
parazit ve çürükçül olarak sağlayabilirler
.Kültür mantarlarının yetiştirilmesi için farklı ortamların sağlanmasının nedeni budur.Mantarların bu özelliklerinin
biyolojik denge açısından büyük önemi vardır.Büyük yapılar bu şekilde parçalanarak küçülmekte ve
bitkiler tarafından tekrar kullanılmaktadır.Ancak mantarların bu özelliklerinin büyük zararları da vardır: Aspergillus ve penicillium
hastalık etmenidir.Pek çok mantar türünün insanlarda,hayvanlarda ve bitkilerde hastalık yaptığı bilinmektedir.Bununla beraber
Aspergillus ve Penicillium gibi mantarların bazı türleri aynı anda büyük faydaları olan mantarlardır.
Özellikle beslenme sanayiinde sık kullanılan “Glutamit asit” bu mantarlar tarafından sentezlenir
Agaricus bisporus
Kültür mantarları içerisinde Agaricus bisporus bütün dünyada ve ülkemizde en fazla tanınan ve
yetiştiriciliği yapılan türdür.İlk kez 16. yy.’da Fransa’da kültüre alınan bu türün yetiştiriciliği II. Dünya
Savaşı’nda ortaya çıkan gıda sıkıntısı nedeniyle önem kazanmış,günümüzde de ayrı bir gıda
endüstrisi haline gelmiştir.Halen dünyada üretimi en çok yapılan mantar türüdür.
Agaricus bisporus Şapkalı Mantarlar’dan Agaricacea familyasının mensubu türlerdendir.
Beyaz,saman sarısı,krem veya açık kahverengi renklerde 3-4 cm çapında şapkası bulunmaktadır.
Şapkanın altında genç dönemde açık ya da koyu pembe,olgunlaştıkça koyu kahverengi renk alan,
mantarın üreme organları,lameller bulunur.
Agaricus bisporus yetiştiriciliği genellikle mağara,tünel,mahzen,bodrum ya da benzeri yerlerde yapılmaktadır.
Yetiştiriciliği için başlıca 3 sistem bulunmaktadır.Bunlar: Ranza sistemi,kasa sistemi ve torba sistemidir.
En çok tercih ve tavsiye edilen modern yetiştirme yerlerinde torba sisteminin uygulanmasıdır.
Pleurotus spp
Kültür mantarları içerisinde Pleurotus türleri ülkemizde Agaricus türlerinin ardından en fazla tanınan ve
yetiştirilen mantarlardır.Ülkemizde “Kayın Mantarı” ya da “Kavak Mantarı” olarak tanınan bu türler
ağaçları tahrip eden mantarlardır.Kısmen ya da tamamen çürümüş ya da devrilmiş kızılağaç,akçaağaç,kavak
ya da kayın gibi pek çok ağaç kütükleri üzerinde yetişir.Daha çok ılıman bölgelerde nehir
vadilerinde sonbahar,erken kış ve ilkbaharda görülürler.
Bu mantarların şapkaları yetişme koşullarına ve tipine bağlı olarak 15 cm çapına kadar büyüyebilir.
Genel olarak kirli beyazdan gri,morumsu-gri ve gri-kahverengine kadar değişen renklerde görülür.
Şapka dil şeklinde,kenarları düz ya da kıvrıktır.Şapkanın hemen altında bulunan ve üreme organları
olan lameller beyazımsı gri,aşağıya doğru sarkık,geniş yüzeyli ve uzunlu kısalıdır.
Pleurotus spp. Kültürü 20. yy.’ın başlarında kesilmiş ya da köklü ağaç kütüklerine aşılanmasıyla başlamıştır.
Açıkta yetiştiriciliğin mevsimlere bağlı olması,mantarın ancak ilkbahar ve sonbahar aylarında meydana gelmesi,
bu türlerin kapalı koşullarda ve suni olarak yetiştirilmesine yöneltmiştir.
Halen tercih edilen kapalı koşullarda mısır koçanı,saman,talaş ve mantar kompostu üzerinde yetiştiriciliktir.
Halen kültürü yapılan 3 Pleurotus türü bulunmaktadır.Bunlardan Pleurotus sajor-caju ve
Pleurotus florida yazlık,Pleurotus ostreatus kışlıktır
Shiitake
Ülkemizde “Meşe Mantarı” olarak adlandırılan Shiitake’nin yabani tipleri yalnızca
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
çeşitleri,
fotoğraflar,
mantar
Wikileaks Nedir? Gücünü Nereden Alıyor?
İnternet mecrası yine gündeme damgasını vurdu. Wikileaks Washington’ın uyarısına rağmen belgeleri yayınladı. Peki, Wikileaks nedir? Gücü nereden alıyor?
Kaynaklarını gizli tutarak ülkelerin en özel bilgilerine ulaşan, dahası bu verileri yayınlayan İsveç merkezli uluslar arası bir organizasyon Wikileaks.
Ellerindeki çok ses getirecek bir milyondan daha fazla dokümanı yayınlayarak, tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarmış olsalar da aslında çok daha önceden de zaman zaman yayınladıkları raporlar ile çok sayıda ödül kazanmış, birçok kesimden insanın takdirini kazanmışlardı.
Belgeler içersinde özellikle Amerikan yönetimini sıkntıya düşürecek bilgiler var.
Devamını Oku
Kaynaklarını gizli tutarak ülkelerin en özel bilgilerine ulaşan, dahası bu verileri yayınlayan İsveç merkezli uluslar arası bir organizasyon Wikileaks.
Ellerindeki çok ses getirecek bir milyondan daha fazla dokümanı yayınlayarak, tüm dünyanın dikkatini çekmeyi başarmış olsalar da aslında çok daha önceden de zaman zaman yayınladıkları raporlar ile çok sayıda ödül kazanmış, birçok kesimden insanın takdirini kazanmışlardı.
Belgeler içersinde özellikle Amerikan yönetimini sıkntıya düşürecek bilgiler var.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
wikileaks,
wikileaks belgeler,
wikileaks dosyaları,
wikileaks nedir
AdSense gelir payı nedir?
İçerik için AdSense ile reklam görüntüleme karşılığında, yayıncılar Google'ın reklamverenlerden tahsil ettiği tutarın %68'ini alır. Arama için AdSense'te ise, reklamverenlerden tahsil edilen tutarın %51'i yayıncılara gider. Bu yüzdeler, yayıncının bulunduğu coğrafi konumdan bağımsız olarak tutarlıdır ve hiçbir şekilde bu yüzdelerin yayıncılar arasında ortalamaları alınmaz.
Devamını Oku
Sinir Hücresi Nedir - Sinir Hücresinin Yapısı
Sinir Hücresi Nedir
Sinir Hücresinin Yapısı
Mikroskopta incelenen sinir hücresi (=nöron)nin önce ana ya da gövde kısmı, yani "SOMA"sı ve uzun olan uzantısı, yani AKSON ya da NORİTı görülür . Hücre gövdesinin büyüklüğü diğer hücrelerden farklı değildir. Ak*son ise 1 metreden daha uzun olabilir. Omurilikte nörit uzunluğu 1 metreden fazla olan sinir
Devamını Oku
Sinir Hücresinin Yapısı
Mikroskopta incelenen sinir hücresi (=nöron)nin önce ana ya da gövde kısmı, yani "SOMA"sı ve uzun olan uzantısı, yani AKSON ya da NORİTı görülür . Hücre gövdesinin büyüklüğü diğer hücrelerden farklı değildir. Ak*son ise 1 metreden daha uzun olabilir. Omurilikte nörit uzunluğu 1 metreden fazla olan sinir
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
sinir hücresi,
sinir hücresinin,
yapısı
Yaralanma Nedir, Yara Çeşitleri Nelerdir
Yaralanma Nedir, Yara Çeşitleri Nelerdir
Yaralanma deri veya müköz membranın sürekli*liğinin bozulmasıdır. Doku bütünlüğünün bozulması, deri ve müköz membranın açılması veya açılmaması şeklinde olur. Yaralı bir bireyin bakımının değerlen*dirilmesinde sadece yara değil bireyin gösterdiği tüm tepki de önemlidir. Yaralı bir bireyde dikkat edilmesi gerekli noktalar şunlardır:
Yarada gelişebilecek enfeksiyon önlenmelidir.
Devamını Oku
Yaralanma deri veya müköz membranın sürekli*liğinin bozulmasıdır. Doku bütünlüğünün bozulması, deri ve müköz membranın açılması veya açılmaması şeklinde olur. Yaralı bir bireyin bakımının değerlen*dirilmesinde sadece yara değil bireyin gösterdiği tüm tepki de önemlidir. Yaralı bir bireyde dikkat edilmesi gerekli noktalar şunlardır:
Yarada gelişebilecek enfeksiyon önlenmelidir.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
nelerdir,
yara Çeşitleri,
yaralanma
Uyuşturucu Nedir (Madde) Bağımlılığı (Toksikomani)
Uyuşturucu İle İlgili
Genellikle belirli maddelerin, ilaçların alışkanlık sonucu gittikçe artan
Devamını Oku
Genellikle belirli maddelerin, ilaçların alışkanlık sonucu gittikçe artan
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
bağımlılığı,
madde,
nedir,
toksikomani,
uyuşturucu
Ekosistemdeki Bozulmalar
Ekosistemdeki Bozulmaların Çevreye Etkileri
Ekosistemdeki bozulma bir bütün olan çevrenin yapı ve işleyişini olumsuz etkiler Bazı varlıkların azalması diğer bazı varlıkların azalmasına da neden olur. Madde döngülerinin gerçekleşmesi zorlaşır. Sonuçta doğadaki enerji tükenmeye doğru gider.
Devamını Oku
Ekosistemdeki bozulma bir bütün olan çevrenin yapı ve işleyişini olumsuz etkiler Bazı varlıkların azalması diğer bazı varlıkların azalmasına da neden olur. Madde döngülerinin gerçekleşmesi zorlaşır. Sonuçta doğadaki enerji tükenmeye doğru gider.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
bozulmaların,
çevreye,
ekosistemdeki,
etkileri
ODUN DIŞI ORMAN ÜRÜNLERİ
Orman Tali ürünleri, reçine ve sığla yağı başta olmak üzere yaprak, çiçek, meyve, kozalak, tohum, kabuk ve binlerce odunsu ve tosu bitkilerden elde edilen doun dışı ürünlerdir. Avrupa da yayılış gösteren yaklaşık 11.000 bitki türüne karşılık ülkemizde 9.000 bitki türü mevcut olup bu 9.000 bitki türünün 3.000 adeti endemiktir. Şuan itibarıyla 100 çeşidin üzerindeki bitkiler ilaç, gıda, boya, kozmetik ver deri sanayiinde gibi sektörlerde kullanılmaktadır.
Orman Ekosistemi Resim
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
Orman Ekosistemi
4 Haziran 2011 Cumartesi
Gemiye isim vermenin kuralları var
Gemiye isim vermenin kuralları var
Türk denizcilik mevzuatına göre, gemiye isim koymanın bazı kuralları var. İşte örnekler: Daha önce tescil edilmiş bir isim alınamaz… İsim büyük harfle yazılır... İsmin sonuna noktalama işareti, önüne rakam konulamaz… Yeni sahibi isterse, gemisine farklı bir isim verebilir... Satış dışında özel bir gerekçe yoksa isim değişikliği talep edilemez... Kaçakçılığa karışmış geminin ismi değiştirilemez…
Devamını Oku
Türk denizcilik mevzuatına göre, gemiye isim koymanın bazı kuralları var. İşte örnekler: Daha önce tescil edilmiş bir isim alınamaz… İsim büyük harfle yazılır... İsmin sonuna noktalama işareti, önüne rakam konulamaz… Yeni sahibi isterse, gemisine farklı bir isim verebilir... Satış dışında özel bir gerekçe yoksa isim değişikliği talep edilemez... Kaçakçılığa karışmış geminin ismi değiştirilemez…
Semazenler sema'da neden baş donmesi yaşamazlar?
Semazenlerin başı neden dönmez? Bütün sır semazenlerin dönerken başlarını hafif eğmelerinde yatıyor. “Sema yaparken başa 20-25 derecelik bir eğim veriliyor. Bu eğim iç kulaktaki denge sirküler kanallarının eşit derecede uyarılmasını sağlıyor. İşte bütün sır burada.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
baş,
donmesi,
neden,
semada,
semazenler,
yaşamazlar
Parmaklarımız neden çıtlar?
Bazı insanlar her iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek ve onları gererek ses çıkartırlar, yani çıtlatırlar. Çoğumuz buradan gelen sesin kemiklerden geldiğini sanırız, hatta rahatsız oluruz ama nedense bunu yapanlar hallerinden memnun görünürler.
Devamını Oku
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
çıtlar,
neden,
parmaklarımız
İnsan Sesleri Neden Farklıdır?
İnsan sesi, daha doğrusu insan konuşması oluşurken katkıda bulunan o kadar çok şey vardır ki, bunlar bir araya gelince iki insanın konuşmasının aynı olma ihtimali yok denecek kadar azdır.
Hatta her bireyin konuşması o kadar kendine özgüdür ki, telefonda sesin alttan ve üstten belirli frekansları yok edilmesine rağmen, açar açmaz 'merhaba' deyişinden karşımızdaki kişiyi tanıyabiliriz. Sesimizin oluşmasının ana nedeni şüphesiz ses tellerimizdir.
Ses tellerinin boyu sesimizin kalınlığını belirler. Ne kadar uzunsalar ses o kadar ince çıkar. Kadınların erkeklere göre avantajları ses tellerinin daha uzun olmalarıdır. Tabii ki ses tellerimiz sesimizin tınısını tek başlarına belirleyemezler. Dudağımız, dişlerimiz, dilimiz olmasaydı ortaya anlaşılmaz rahatsız edici bir gürültü çıkardı.
Devamını Oku
Hatta her bireyin konuşması o kadar kendine özgüdür ki, telefonda sesin alttan ve üstten belirli frekansları yok edilmesine rağmen, açar açmaz 'merhaba' deyişinden karşımızdaki kişiyi tanıyabiliriz. Sesimizin oluşmasının ana nedeni şüphesiz ses tellerimizdir.
Ses tellerinin boyu sesimizin kalınlığını belirler. Ne kadar uzunsalar ses o kadar ince çıkar. Kadınların erkeklere göre avantajları ses tellerinin daha uzun olmalarıdır. Tabii ki ses tellerimiz sesimizin tınısını tek başlarına belirleyemezler. Dudağımız, dişlerimiz, dilimiz olmasaydı ortaya anlaşılmaz rahatsız edici bir gürültü çıkardı.
Elektrik insanı nasıl çarpıyor?
Elektrik insanı nasıl çarpıyor?
İnsanların elektriğe çarpılmaları onun bir iletkeni haline gelmelerinden oluyor. Sıvılar iyi iletkendirler, yani elektriği iyi iletirler. Vücudumuzu içi sıvı dolu bir kap olarak düşünürsek, bütün koruma görevi derimize kalıyor. O da vücudumuzun her tarafında aynı kalınlıkta değil. Islanınca o da iletkenleşiyor, hele üzerinde bir yara varsa direnci tamamen yok oluyor.
Evlerimizde 220 volt ve 50 Herz akım daima vardır. Ne kadar ilginçtir ki, bir elektrik akımının insana en tehlikeli frekans aralığı 50 - 60 Hz.dir. Elektrik akımını evimizdeki su tesisatına benzetebiliriz. Suyun basıncı neyse 'Volt' ta odur. 'Amper' de suyun miktarının karşılığıdır.
Elektriğe çarpılmada süre de önemlidir. Süre uzarsa deride yaralar oluşur ve elektrik bu yaralardan daha çabuk geçer. Derimizden geçen elektrik akımı derhal sinir sistemimizi etkiler. Beyindeki nefes alma merkezini felç eder, kalbin ritmini bozar hatta durmasına neden olur. Elektrik çarpmasının sonucu genellikle kalp durması olduğu için ilk yardım da ona göre yapılmalıdır. Elektriğe nereden çarpıldığımız da önemlidir. Elektriğin elden ele veya elden ayağa geçmesi aradaki hayati organlarımıza zarar verebilir.
Elektriğe çarpılınca şoka girmemizin nedeni kendi elektriği-mizdir. Sinir sistemimizin ürettiği elektrik ile dışardan çarpıldığımız elektrik karşılaşıp iç içe girince vücudumuzda kasılmalar ve titremeler yaratıyor.
Devamını Oku
İnsanların elektriğe çarpılmaları onun bir iletkeni haline gelmelerinden oluyor. Sıvılar iyi iletkendirler, yani elektriği iyi iletirler. Vücudumuzu içi sıvı dolu bir kap olarak düşünürsek, bütün koruma görevi derimize kalıyor. O da vücudumuzun her tarafında aynı kalınlıkta değil. Islanınca o da iletkenleşiyor, hele üzerinde bir yara varsa direnci tamamen yok oluyor.
Evlerimizde 220 volt ve 50 Herz akım daima vardır. Ne kadar ilginçtir ki, bir elektrik akımının insana en tehlikeli frekans aralığı 50 - 60 Hz.dir. Elektrik akımını evimizdeki su tesisatına benzetebiliriz. Suyun basıncı neyse 'Volt' ta odur. 'Amper' de suyun miktarının karşılığıdır.
Elektriğe çarpılmada süre de önemlidir. Süre uzarsa deride yaralar oluşur ve elektrik bu yaralardan daha çabuk geçer. Derimizden geçen elektrik akımı derhal sinir sistemimizi etkiler. Beyindeki nefes alma merkezini felç eder, kalbin ritmini bozar hatta durmasına neden olur. Elektrik çarpmasının sonucu genellikle kalp durması olduğu için ilk yardım da ona göre yapılmalıdır. Elektriğe nereden çarpıldığımız da önemlidir. Elektriğin elden ele veya elden ayağa geçmesi aradaki hayati organlarımıza zarar verebilir.
Elektriğe çarpılınca şoka girmemizin nedeni kendi elektriği-mizdir. Sinir sistemimizin ürettiği elektrik ile dışardan çarpıldığımız elektrik karşılaşıp iç içe girince vücudumuzda kasılmalar ve titremeler yaratıyor.
Bilgisayar Virüsleri Nasıl Bulaşırlar
BİLGİSAYAR VİRÜSLERİ
Virüsler, kötü niyetli programcılar tarafından yazılan küçük bilgisayar programlarıdır. Bugün binlerce türü bulunan virüsler, bulaştıkları bilgisayara programlanış türlerine göre zararlar verirler.
Devamını Oku
Virüsler, kötü niyetli programcılar tarafından yazılan küçük bilgisayar programlarıdır. Bugün binlerce türü bulunan virüsler, bulaştıkları bilgisayara programlanış türlerine göre zararlar verirler.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
bilgisayar,
bilgisayar virüsleri,
bulaşırlar,
nasıl
EPUB Dosyası Nedir ? Nasıl açılır
epub güncel bir elektronik kitap formatıdır. e-book olarak bilinen kitaplar genelde PDF formatında olmakla birlikte daha çok cep telefonlarında veya benzer aygıtlarda okumak için e-kitaplar daha küçük boyutlu formata dönüştürülmüştür. epub formatını bilgisayarda açmak için internet tarayıcı üzerine kurulan küçük programlar bulunmaktadır.
ilgili programlar:
epub reader
Bilgisarayınızda açmak için
Adobe - Digital Editions
Frefox eklentisi
https://addons.mozilla.org/en-US/fir...on/epubreader/
Devamını Oku
ilgili programlar:
epub reader
Bilgisarayınızda açmak için
Adobe - Digital Editions
Frefox eklentisi
https://addons.mozilla.org/en-US/fir...on/epubreader/
3 Haziran 2011 Cuma
Bilinç Genişletmek Nedir
bilinç genişletme işlemi yapılmış bir kafatası
Bilinç genişletmek için
Çok eski zamanlarda mısırlılar kafataslarındaki basıncı serbest bırakmak amacı ile kafataslarına delik açarlardı.
Amanda Feilding ve Joey Mellen 1960′ların başlarında bilinç genişletmek diye nitelendirdikleri bu olayı
Uygulama kararı aldılar ,ancak kafatasına delik açabilecek doktor bulamadılar bu olay karşısında,
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
bilinç,
genişletmek
Erkekler eskiden nasıl tıraş oluyorlardı?
1991 'de Avusturya Alpleri'nde buzullar arasında donmuş bir erkek cesedi bulundu. Şaşırtıcı olan cesedin 5.200 yıl önce yaşamış birine ait olması ve bugüne kadar hemen hemen hiç bozulmadan kalabilmesiydi. 'Alp Çobanı' adı verilen bu,cesette dikkat çeken bir başka husus da, yüzünde sakal ve bıyık olmamasıydı.
Devamını Oku
Nazar değmesi nasıl oluyor?
Bizde "nazar değmesi" adı verilen inanç, diğer lisanlarda "şeytan göz" veya "şeytan bakışı" olarak adlandırılır. Bebeğine yeni elbiseler giydiren bir anne, çarşıya gidip alışveriş yapar. Bu arada bir başka kadın gelir ve bebeği sever. Eve gittiklerinde bebek ishal olur. İşte anneye göre bebeğine o kadının nazarı değmiştir. Dikkat ederseniz burada bebeği seven kadının art niyeti yoktur. Zaten nazarı değen kişinin genellikle kötülüğü değil, kıskançlığı ve çekemezliğidir söz konusu olan.
Noel Baba ve benzeri batıl inançlar çocuklukta kuvvetli olup yaş ilerledikçe azalırken, nazar değme inancı bunun tam tersidir. Nazar inancının ardındaki güç, bakışın ruhla bütünleşmesidir. Bakış konuşmaya göre daha etkilidir. İnsana tam odaklanır ve daha duygusaldır. Birçoğumuz arkamız dönük olduğumuz halde kalabalık içinden birinin bize baktığım hissetmişizdir.
Nazar değmesi ile ilgili olarak en çok kabul gören görüş, gözdeki yansımadır. Eğer karşınızdaki birinin gözlerine dikkatle bakarsanız, gözlerinde kendi görüntünüzün yansıdığını görürsünüz. Eski insanlar sudan, aynadan yansıyan görüntülerinin kendi ruhları olduğuna inanıyorlardı. Karşılarındaki insanın gözleri içinde kendi küçük görüntülerini görünce tehlikede olduklarını, ruhlarının karşısındakinin gözleri içinde hapsolduğu-nu sanıyorlardı.
Bu korkunun dünya çapında genel bir inanca dönüşmesinin, şimdi Irak'ın bulunduğu topraklarda yaşamış eski Sümerlerden kaynaklandığı sanılıyor. Sümerlerin inançlarına göre bazı insanlar bakarak suları kurutabilir ve bu nedenle ölüme sebep olabilirlerdi. Sonradan bu inanç bir bakışla yaşayan şeyleri de kurulabilme yönünde gelişti. Örneğin, nazar değen çocukların ishal olup vücutlarının sıvı kaybetmesi, annelerin ve süt veren hayvanların sütlerinin kuruması, meyve ağaçlarının kuruması ve erkeklerin iktidarsız kalmaları vb. Görüldüğü gibi, bunların hepsinde de sıvı kaybı ve kuruma vardır.
Devamını Oku
Noel Baba ve benzeri batıl inançlar çocuklukta kuvvetli olup yaş ilerledikçe azalırken, nazar değme inancı bunun tam tersidir. Nazar inancının ardındaki güç, bakışın ruhla bütünleşmesidir. Bakış konuşmaya göre daha etkilidir. İnsana tam odaklanır ve daha duygusaldır. Birçoğumuz arkamız dönük olduğumuz halde kalabalık içinden birinin bize baktığım hissetmişizdir.
Nazar değmesi ile ilgili olarak en çok kabul gören görüş, gözdeki yansımadır. Eğer karşınızdaki birinin gözlerine dikkatle bakarsanız, gözlerinde kendi görüntünüzün yansıdığını görürsünüz. Eski insanlar sudan, aynadan yansıyan görüntülerinin kendi ruhları olduğuna inanıyorlardı. Karşılarındaki insanın gözleri içinde kendi küçük görüntülerini görünce tehlikede olduklarını, ruhlarının karşısındakinin gözleri içinde hapsolduğu-nu sanıyorlardı.
Bu korkunun dünya çapında genel bir inanca dönüşmesinin, şimdi Irak'ın bulunduğu topraklarda yaşamış eski Sümerlerden kaynaklandığı sanılıyor. Sümerlerin inançlarına göre bazı insanlar bakarak suları kurutabilir ve bu nedenle ölüme sebep olabilirlerdi. Sonradan bu inanç bir bakışla yaşayan şeyleri de kurulabilme yönünde gelişti. Örneğin, nazar değen çocukların ishal olup vücutlarının sıvı kaybetmesi, annelerin ve süt veren hayvanların sütlerinin kuruması, meyve ağaçlarının kuruması ve erkeklerin iktidarsız kalmaları vb. Görüldüğü gibi, bunların hepsinde de sıvı kaybı ve kuruma vardır.
Bir saat niçin 60 dakikadır?
Bir gün, dünyanın kendi ekseni etrafında bir dönüşü tamamladığında geçen süredir. Bunu herkes bilir. Aslında tam da öyle değildir. Çünkü dünya kendi ekseni etrafında dönüşü sırasında yörüngesi üzerinde güneşin etrafında da döndüğünden, güneşten bakıldığında bir tam devri için geçen süre farklı gözlemlenir.
Neyse şimdi biz bunu karıştırmayalım ve bugün bütün dünyanın kabul ettiği zaman sistemine bakalım;
• Bir yıl 12 aydır.
Devamını Oku
Neyse şimdi biz bunu karıştırmayalım ve bugün bütün dünyanın kabul ettiği zaman sistemine bakalım;
• Bir yıl 12 aydır.
Buz neden kaygandır?
Evde cilalı parke üzerinde çorapla yürürken düşme olasılığınız, halıya oranla çok daha fazladır. Çünkü halı ile ayağımız arasında, cilalı parkeye nazaran daha çok sürtünme ve daha fazla temas vardır. Buzlu bir yüzeyin üzerinde ayağımızın kaymasını benzer bir sebebe dayandırabiliriz, ancak buz pateni yapanlar pütürlü buz yüzeyinde, düz bir buz yüzeyinden çok daha fazla bir hızla kayarlar.
Buz, sanıldığı gibi, düzgün bir yüzey olduğu için kaygan değildir. Olay, buz pateninin çok küçük yüzeyinin buza basınç yapması dolayısıyla o noktadaki buzun erimesi ve oluşan bu ince su tabakası üzerinde patenin hareket etmesidir.
Devamını Oku
Buz, sanıldığı gibi, düzgün bir yüzey olduğu için kaygan değildir. Olay, buz pateninin çok küçük yüzeyinin buza basınç yapması dolayısıyla o noktadaki buzun erimesi ve oluşan bu ince su tabakası üzerinde patenin hareket etmesidir.
Süpernova Nedir?, Hangi Amaçla Kullanılır?
Süpernova
Süpernova, enerjisi biten Büyük Yıldızların şiddetle patlaması durumuna verilen addır. Bir süpernovanın parlaklığı Güneş'in parlaklığının yüz milyon katına varabilir.
Başlangıçta yapısı, iyonize madde olan plazma şeklindeki bir süpernovanın parlaklığını yitirmesi haftalar ya da aylar sürebilir. Bu süre zarfında... yaydığı enerji, güneşin
Devamını Oku
Süpernova, enerjisi biten Büyük Yıldızların şiddetle patlaması durumuna verilen addır. Bir süpernovanın parlaklığı Güneş'in parlaklığının yüz milyon katına varabilir.
Başlangıçta yapısı, iyonize madde olan plazma şeklindeki bir süpernovanın parlaklığını yitirmesi haftalar ya da aylar sürebilir. Bu süre zarfında... yaydığı enerji, güneşin
Miraç Gecesi Nedir? Nasıl Olmuştur? İslamiyet'teki Önemi Nedir?
Miraç Gecesi Nedir? Nasıl Olmuştur? İslamiyet'teki Önemi Nedir?
İslâm dininin kıymet verdiği mübarek gecelerden birisi de Mirac gecesidir. Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın beden ve ruh ile beraber, uyanık iken göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü, Allah-u Tealâ’nın emri ile Cennet ve Cehennem’in kendisine gös...terildiği gecedir. Mirac, lügatta “merdiven” demektir. Yüksek bir yere çıkılan alet, vasıta veya yükseğe çıkmak mânâlarına gelir. Mirac hadisesi, Hz.Muhammed'in Peygamber oluşunun dokuzuncu yılına rastlayan Receb ayının 27. gecesinde vuku bulmuştur.
Miraç Nasıl Oldu? İslamiyet'teki Önemi Nedir?
Devamını Oku
İslâm dininin kıymet verdiği mübarek gecelerden birisi de Mirac gecesidir. Hz. Muhammed Aleyhisselâm’ın beden ve ruh ile beraber, uyanık iken göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü, Allah-u Tealâ’nın emri ile Cennet ve Cehennem’in kendisine gös...terildiği gecedir. Mirac, lügatta “merdiven” demektir. Yüksek bir yere çıkılan alet, vasıta veya yükseğe çıkmak mânâlarına gelir. Mirac hadisesi, Hz.Muhammed'in Peygamber oluşunun dokuzuncu yılına rastlayan Receb ayının 27. gecesinde vuku bulmuştur.
Miraç Nasıl Oldu? İslamiyet'teki Önemi Nedir?
LGBT Nedir ?
LGBT (yada GLBT) Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transcinsel kelimelerinin başharfleridir. 1900'lardan itibaren kullanılmaya başlandı. LGBT hak mücadelesinde kullanılan çatı kelimedir. Önceleri Eşcinsel Hareket olarak adlandırılan LGBT hareketi, eşcinsel kelimesinin travesti, transeksüel ve biseksüelliği kapsamıyor oluşu nedeniyle çatı kelime olmaktan çıkmıştır. Hareket GLBTT çatı kelimesini kullanmaya başlamış ancak lezbiyenlerin toplumda "yok" sayılıyor oluşu sebebiyle, L harfi başa alınmış ve kadınlara bir tür pozitif ayrımcılık uygulanmıştır. Yurtdışındaki bazı örgütler bu çatı kelimeye daha sonradan interseksüelleri temsilen I ya da queeri temsilen Q harflerini eklemişlerdir.
Devamını Oku
Teleemprimör Nedir? Kim Bulmuştur? Nerelerde Ve Nasıl Kullanılır?
Teleemprimör Nedir? Kim Bulmuştur? Nerelerde Ve Nasıl Kullanılır? Ülkemizde İlk Ne Zaman Geliştirilmiştir?
Basılı mesajlar almakta ve göndermekte kullanılan elektromekanik bir düzen. Kısaca telem veya teleprinter de denir. Telem tâbiri daha çok askerî haberleşmede kullanılır. Herbiri teleemprimör cihazına sâhip aboneler...in bağlandığı telefon benzeri yazılı haberleşme servisine teleks sistemi denir.
Devamını Oku
Basılı mesajlar almakta ve göndermekte kullanılan elektromekanik bir düzen. Kısaca telem veya teleprinter de denir. Telem tâbiri daha çok askerî haberleşmede kullanılır. Herbiri teleemprimör cihazına sâhip aboneler...in bağlandığı telefon benzeri yazılı haberleşme servisine teleks sistemi denir.
kim,anlamı, neden, nedir,nasıl,niçin,bilgi
bulmuştur,
geliştirilmiştir,
kim,
kullanılır,
nasıl,
nedir,
nerelerde,
teleemprimör
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)